"yarayla alay eder yaralanmamış olan.
bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederlerden.
sen çok daha parlaksın çünkü...
sen tüm göklerdeki yıldızların ilki,
sen aydınlatırsın geceyi."
Her kaybedişte yeniden başlarsın..
Daha da güçlenerek başlarsın..
Ve daha da hızlanarak dibe batarsın..
En dibe batarsın..
Başın döner,gözlerin kararır ve bilincini yitirirsin..
Sonrası SONSUZ KARANLIK
yalnızlık bazen
arada sırada mıydı
hevesimi kıran
sen orda dursan
kelimeleri üflesem avcumdan
avcuna mütemadiyen
gece 3 5 zaman zaman
ağzımın tadı pek bir bozuk
nolur koşarak gelsen
uyurken kulağıma nefesini üflesen.
bir düşten geçmiş beyaz geceler
Bu Görünüp gittiğin peri masalı hikayesi
Çocukluğumun sokağında kaybolmuş
Alınmış ama okunmamış bir mesaj gibi.
Yeryüzünün en tozlu ve derin gömülmüşlüğünde
Suskunluğunu istemek
Huzurunu bırakıp gittiğinden beri
Hiç isteksiz
Sana doğru yürüyorum.
"Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet
al sana derya gibi sonsuz karacaahmet
göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde
ona sor gidenlerden kalan şey neymiş elde"
(nfk)
sen de mi yalancı yağmur gibi
yerde sürünen beyaz ürkek mavi
sararmış rüyalar incinmiş aşklar
sanat bu mavinin esen yelinde;
kaybolan yılların ardını kemiren
saf bir rüzgarın ince ve narin sesi
yenilen aşktan kalan sadece bir lokma
derin derin uykular sadece bir ölü,
dağılır mevsimler duvarda takvim sökülü...
ben artık sana şiirler yazamıyorum
ne balkona çıkmak geliyor içimden
ne sana yazılar yazmak
tutuldum kaldım bir bilsen
korkarak geçiyorum içinden
ben artık sana şiirler yazamıyorum
sanki sen geleceksin ikinci dizeye geçince
bazen gri pijamanla veya reçetenle
ha bir de düşündüm de
hamur olmuş bir hatıran
saldırıyorum makarnaya acıkınca
ben artık sana şiirler yazamıyorum
bakma her şeye alışıyor insan
ayrılığın tadına baka baka
kurtarmaz ki olmadığın geceleri
gelip ucundan kocaman ısırsan.
ben artık sana şiirler yazamıyorum
geceleri ellerim cebimde
yanağımda ağrılar
dudağımda sigara sorma
2 aydır oturuyorum aynı koltukta
ben artık sana şiirler yazamıyorum
çay içtiğim bardak
ayağı kopmuş sehpa
açık camların rüzgarı
çöpü deviren kediler
umrumda değil
televizyon kumandasını elimden bırakamıyorum
ben artık sana şiirler yazamıyorum
3 oda bir salon
2 siyah terlik ayağımda
kocaman bir taş midemde
canım hiçbir şey istemiyor
ben artık patates kızartamıyorum...
bundan bilmem kaç yüz gün önce ateşe verilmiş
arabesk günler geceler kaçmıs genzimize
tanrıdan habersiz
bir gün çıkıp gelir bakarsın
hayatı sıfırlanmış mazimiz
zamansız düşmüş yüzüme
arka bahçedeki nefesinin izi
sinsi hastalıklar etrafımda
sürgün eder dizi dizi
yokluğun bir roman
iki nokta üst üste parantez ve düz çizgi... *