saçlarını kimler için bölük bölük yapmışsın
saçlarını ruhumun evliyalarınca örülen
tarif edilmez güllerin yankısı gözlerin
gözlerin kac kişinin gözlerinde gezinir
sen kaç köşeli yıldızsın
fabrika dumanlarında resmin
kirli ve temiz haritaları doldurmuşsun
hatırasız ve geleceksiz bir iç deniz gibi
aşka veda etmiş topraklarda durmuşsun
benim geçmiş zaman içinde yan gelip yattığıma bakma
ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
bir tek köşen bile ayrılmamışken bana
var olan ve olacak olan bütün köşelerinin sahibi benim
ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
sen kaç köşeli yıldızsın
Karanlıklar sarmalarken ruhumu
Olmayacak dualara amin demek niye?
Sıyrıldım artık tüm beyazlardan..
Siyahlara teslim ettim yüreğimi..
Ne kaçarı kaldı artık, ne vazgeçişi...
sokaklarda dans et benimle, şehrin ortasında, kalabalıklarda...
apartman girişlerinde ve düşler ülkesinde
ben bir anaç kadın olayım
sen yaramaz bir çocuk
ve aşık ol
birden
tanrının bahsettiği big bang gibi
bir noktadan sonsuzluğa saçılalım
ve evren gibi gittikçe büyü
hacimsiz ve hoyratça
ama düzensizce değil
misal sonbahar rüzgar ol
okşa tenimi
misal kış olsun sen üşü
ben bağrıma basayım seni
özlet kendini bazen
hatta küs bana
yüreğime birşey otursun
kelimeler düğümlensin
sonra sen yine çıkıp gel
tıpkı misafirlikteki yaramaz çocuklar gibi.
sonra ben seni affedeyim
yine dans edelim
sokaklarda, kalabalıklarda
şehrin ortasında..
şimdi sen gidiyorsun ya herkes sana benzeyecek
her koku mesela seninki gibi gelecek.
otobüste yanıma oturan adamın ellerine bakacağım ısrarla
dokunsam tutar mı elimi diye bekleyeceğim mesela.
sonra bir simidi alıp bölüşeceğin insan arıyacağım kordonda.
şimdi sen gidiyorsun ya herkes sana benzeyecek,
her adım sesi senin evime yaklaşımınmış gibi olucak,
yolda yürüyen erkeklerin peşinden gideceğim belki de,
oturduğumuz bankta oturan çifte kötü kötü bakacağım,
napıp edip kızı uyaracağım mesela.
bırakacak o çocuk seni inanma diyeceğim,
şimdi gidiyorsun ya herkes sana benzeyecek.
şehir bile bedenin gibi olacak bazen kurak bazen umut dolu yeşil,
sokak aralarında teninin sıcağını arayacağım,
mesela kaldırımları öpeceğim seni düşleyip,
şimdi sen gidiyorsun ya herkes sana benzeyecek.
bense benzemez kimse sana diyeceğim rakı masalarında..
kısa ya da uzun
çekilmiş biraz yüzüm
ay ışığında kırbaçlanan atlar gibi sanki hüzün
bu gece üstü açık uyuyakalmış kalbim
ben üşümüşüm,
çok da önemli değil tersin düzün
ay ışığında kırbaçlanan atlar gibi hüzün. **
kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık
evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar
in cin uykuda,yalnız iki yoldaş uyanık
biri ben biri de serseri kaldırımlar
-nfk-
En güzel günlerimin
üç mel’un adamı var:
Biri sensin,
Biri o,
biri ötekisi.
Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi...
Sana gelince;
Ne ben Sezarım,
Ne de sen Brütüssün.
Ne ben sana kızarım,
ne de zatın zahmet edip bana küssün.
Artık seninle biz,
düşman bile değiliz!
küçük bir aşk oyunu her günüm
yüzümden düşen bin parça,
kaldırımın ucunda mazgalda
kızgınlığım hep kalma babamdan
yeni başlangıçlar var ama sevgim sular altında.
--spoiler--
Beni alıp çıkarsalar feza füzesiyle...
gözümü bağlayıp, atsalar sırtımdan itip;
yine senin yanına düşerim!
Yer çekimi değil, Yâr çekimi derim.
--spoiler--
ben, iğne yapraklı bir ormanda aç kurt
sen, gecekondunun arkasından sızan genç bir dut
ötesi, suyun üstünde yüzüp giden tomruk.
dermansızlık çökmüş sırtıma, ormanım buzdan soğuk.
vefasızlık girmiş kalbine, 5 dakikada olmuşsun puşt!
birazdan basar işe giderim
kimseler görmeden merdivenleri inerim
istasyona yaklaşınca akbili sağ elime çekerim
normalde ben bu saatlerde saçımı tararım
birazdan basar işe giderim
pantolon ve kazağım nerde bilemem
bugün işten kaçta çıkarım allah kerim
evde yüzümü silmeye havlu yok,
tuvalet kağıdına silerim
çağırma beni olduğun yere gelemem
birazdan basar işe giderim.
bu gece ya da diğeri hep eksik
hesap beraber ödenir beylik
pazartesi ya da haftanın diğer günleri
kafayı yalnız başımıza çektik
ay sonu ya da yerçekimi
daha napacaktık bütün kalbimizle sevdik. **