gecenin kör karanlığında görülenler

entry1 galeri0
    1.
  1. (bkz: 4 haziran bursa biz daha ölmedik zirvesi iki/#11995336)'ın devamı olarak;

    "iyi geceler herkese" dedim, servisten iner inmez, şimdi ne yapmaları gerektiğini tartışan sözlük yazarlarına, görükle meydanından koktaşyus'a adeta koşturuyordum, çok acıkmıştım, masama oturmadan bir yarım kokoreç sipariş ettim, beklemeye vaktim yoktu, o hazırlanana kadar da bir çiğ köfte dürüm istedim, "hızlı olsun hocu çok uğraşma" diye de özellikle belirttim.

    akşamcı mekanlarında yalnız oturan ve yılların verdiği dinginlikle yemeğini yiyen amcalar vardır hep, onlardan birine mi dönüşecektim acaba ileride, kariyerim iyi gidiyordu, sosyal hayatım keyifliydi, peki neden mutsuzdum ben, neden yalnızken sürekli düşünüyor, içmeden gülemiyordum.

    dürümüm geldi, bir yudum aldım, son bir senem gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti, "siz benim neden çiğ köfte dürüm yediğimi nereden bileceksiniz" diye düşündüm, kendi kendime gülmeye başladım. son bir senemi anlatsam çok rahatlayacaktım biliyorum, ama yapamazdım, gururum ilk defa yaşadıklarımı anlatmama izin vermiyordu, anlatmayınca da kafamdan atamıyordum, böyle bir kısır döngüye girmiştim. "acaba teklifi kabul etti mi" diye düşündüm tekrar, etmiştir herhalde, neden etmesin ki, kokoreç geldi, kızlar belli bir yaştan sonra mantık evliliklerine yöneliyorlardı, beyin hayatı kolaylaştırmak için verilmişti insanoğluna, kalp ise yanlışlıkla konmuştu oraya, sadece üzmek için vardı.

    kokoreçim de biterken, bu geceyi atlatamayacağımı düşündüm, madem herkes çok mantıklıydı, ben de olurum o zaman diye düşündüm, telefonu çıkarıp çantamdan, o an için mantıklı olanı aradım, biraz kakara kikiri sonrası, "bir şeyler ister misin" dedim, "sucuk ekmek yerim" dedi, "peki" dedim.

    ***

    cadde boştu, sadece ben ve sokak köpekleri vardık ortalıkta, bu saatlerde buraya ait olan sadece bizlerdik, sucuğun kokusu nedeniyle peşime takıldılar, önde ben, arkamda köpekler fareli "köyün kavalcısı" misali yürüyordum, "köpekli köyün sucukcusu" olmuştum 31 yaşında.

    gecenin kör karanlığında, gözlerim çok iyi görüyordu, sorunum da buydu belki de, görmek istemiyordum, ama sürekli sorguluyor, farkındalığın pençesinden kurtulamıyordum. ilişkiler basit, hayat düz olmalıydı, bu kadar maceraya gerek yoktu ama kadınlar zordu.

    ilk başta sizi seviyorlar, sonra sizi sevdiği bütün özelliklerinizi, başkası da sevmesin diye yok ediyorlar, sonunda da o özellikleriniz kalmadı artık diye sizden soğuyorlardı. sürekli evin şeklini değiştiren anneler gibiydi kadınlar, değiştirmeyi seviyorlardı, tıpkı sürekli saçlarına şekil verdikleri, kıyafetlerini değiştirdikleri barbie bebekleri gibi görüyorlardı erkekleri, her erkek yanındaki kadının oyuncak bebeğiydi. beni genelde çocukken oyuncak ayı ile oynamış olanlar tercih ederdi.

    inanılmaz derece mantıklı ve kararlıydılar bir yandan da, ama bunu duygusallık maskelerinin altına çok güzel gizliyorlardı. biz erkekler hep odun olmakla suçlansak, delikanlılık ayağına sürekli gözyaşlarımızı gizli tutmak zorunda olsak da, aslında duygusal olan bizlerdik. ödün veren, değişen, ezilen. erkekler de şiddet görüyordu kadınlardan, fakat bunu dillendirmiyorlardı, ama devir değişmişti ve mavi çatı sığınma evlerinin de yakında kurulması olasıydı.

    ***

    apartmanın önünde beni bekliyordu, "sen de beni hep böyle garip saatlerde arıyorsun" dedi, "en azından bir arayanın var" dedim, "ben bugün itibarı ile benimkilerin hepsini kaybettim".

    -fin-
    34 ...
© 2025 uludağ sözlük