Yalnızlık öncelerden tanımadığım bir yabancıydı onunla şimdilerde beraber uyuyoruz, her güne iki yalnız şarkılar yazıyoruz, çok yorgunuz, çok yorgunuz.
Müjde Ar (Tina- Kolyeni bende unutmuşsun
Okan Bayülgen (gili gili Salih- Bende yangında unuttum zannettim.
Müjde Ar (Tina- Yangın yeri sayılır.
Ağır Roman 1997 https://youtu.be/yVNAXYjsNuM?si=nylv1bcdJ_2Oelgd
The vault (kasa büyük soygun) filmindeki repliktir.
2010 dünya kupası finalinin oynandığı gece, madrid devlet bankasında muhafaza edilen altın sikkeler çalınır.
Soygunu yapan Genç aşıklar;
ispanya - Hollanda maçını meydanda izleyen kalabalığın arasına karışır. Ama askerler peşindedir.
Daha fazla ilerleyemezler. Yakalanıp hapse gireceklerini zannederler. Ve birbirlerine şunları söyleyip öpüşürler:
+ özür dilerim...
- pişman olmak yok!
işte bu anda iniesta çıkar sahneye. Golü atar ve madrid meydanında sakince penaltıları bekleyen kalabalık, birbirleri üzerine atlar. Aşıklar, Dev ekrana tebessüm ederek bakarlar...
işte bu karambolde de onlar da kaçmayı başarırlar. swh.
işte o replik ve sahne: https://youtu.be/Lcfto9ZC__8?si=AIKcxlI2xboIYogU
“Bir teorim var benim. Özünde bütün erkekler birer işgalci, kadınlarda kale. Birinin amacı kendini kanıtlayıp Fatih olmak, diğerinin amacı ise kendini güvende tutup işgalcileri saf dışı etmek.”
insan mutluyken hayatın anlamı, sonsuzluk hakkındaki diğer nadiren ilgilenir.. insan bu soruları hayatının sonunda sormalı.. ecelimiz ne zaman bilmiyoruz, bu yüzden de acele ediyoruz.. en mutlu insanlar, bu lanetli sorularla canını hiç sıkmayanlar.. biz hayatı, onu anlamlandırmak için sorguluyoruz.. hala basit insani doğruları korumak için gizeme ihtiyaç duyuyoruz.. mutluluğun, ölümün, aşkın gizemi.. bunu düşünmek eceli bilmek gibi bir şey.. zamanını bilmek bizi ölümsüz yapmaz.. acı çekmek hayatı gri ve güvenilmez gösterir.
Sana bir şey söyleyeyim Mark. Siz insanlar, çoğunuz, evrende aptallığıyla bilinen bu göze göz, hayata hayat politikasına katılıyorsunuz . Buda'nız ve isa'nız bile oldukça farklı bir vizyona sahipti; ama hiç kimse onlarla pek ilgilenmedi, Budistler ya da Hristiyanlar bile.
"Bana bak Muzo! Seni şimdi burda boğarım, geri kalan cigaraların hepsini yalnız içmek zorunda kalırım. Her cigara yakışımda da "Rahmetlinin cigarasıydı" diye dertlenirim. Beni böyle filtreli dertlere gark etme, attır bi cigara!"