bahçede havuzun altında oturan bir adam vardı. ben yaralıydım. bu adama bakıyordum. koşup sarılmak istiyordum ona. yaralarımı sarsın diye.
gelip geçen yılların aynası, aynı manzarayı başka türlü gösterdi bana. bahçede havuzun kenarında oturan bir adam vardı. bu adam yaralıydı. bana bakıyordu. koşup sarılmak istiyordu bana. yaralarını sarayım diye...
Yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman,
Bana: Yaşa der gibi gülen senin yüzündü.
Dizlerim bir batakta yorgun yattığı zaman
Bacaklarıma kuvvet veren senin hızındı.
Yaşaran gözlerimde, güneş battığı zaman
Sıcak bir yuva gibi tüten senin dizindi.
Sen aklıma gelince her şey gülümserdi.
Ağaçlar şarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi.
Ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi:
Garip başımın derdi bir yürek taşıyorum.
Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı:
içinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.
Görünce gülme sakın çırpınıp aktığımı:
Ilık ve aydınlık bir denize koşuyorum.
Sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de,
Aradığım yerlere benzeyiş buldum sende.
Kimseler görmedi Ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim.
içimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim,
-içinde senin ve benim ağırlığım-
benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde,
incelik adına, ben geçtim
''kimseler görmedi ömür hanım.''
ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
eskimiş şeylerle avunamıyoruz
domino taşları ve soğuk ikindiler
çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
gölgemiz tortop ayakucumuzda
sevinsek de sonunu biliyoruz
borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum
ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
iyice kurulamıyorum saçlarını
bir bardak şarabı kendim için içiyorum
halbuki geyikli gece ormanda
keskin mavi ve hışırtılı
geyikli geceye geçiyorum