kimine göre ateşten bir gömlek, kimine göre bir umut gemisinde yol almaktır gece.
ateşten gömlek olan geceler ne zordur! geceler acıtır, iz bırakır bazen. hatırlamak istemediğin tüm anıları, düşünmek istemediğin tüm gerçekleri açığa çıkaran bir karanlığın, dört duvar arasında sıkışan ve boğulan ruhunun acı çekişine kayıtsız kalışıdır gece. ne kadar kaçmaya çalışsan daha da dibe battığını hissedersin ve sonunda kendini yokluğun içinde bulursun. gece acıyı ne ikiye katlar, ne de beşe. çekilen acıyı tarifi olmayan bir şekilde artırır. tüm o güzel yaşanmışlıkların tamamı senin için büyük bir ızdıraba dönüşür ve elinde kalan yoklukla o ızdırabı yaşarsın. ve bir nijerya atasözü der ki; küçük üzüntüler konuşurlar,büyük dertler dilsizdir.
gece, her çeşit acıyı insana yaşatan şu ana kadar tanıdığım en korkunç sadist. gece. gecenin acı çektirme kapasitesi, kişinin yaşadığı hüzünlü olayın derecesine bağlı olarak değişir. bu küçük dertteki insanlar için sevindirici fakat derdi büyük olan ? işte o kimseyi gecenin gazabından kimse kurtaramaz kendinden başka. evladını kaybeden bir anne ya da babanın, onsuz geçireceği ilk geceyi hayal edin, daha sonra ikinci geceyi, daha sonra üçüncü geceyi, daha sonra birinci ayı, daha sonra birinci yılı.
beraber geçirilen tüm o gerçek zannedilen 'an'lar birer yalan külüne dönüşür ve gece o külü zihninin içinde her yere üfler. baktığın her yerde o vardır aslında olmayan. kokladığın her yerde o vardır aslında kokmayan. birlikte yürüdüğün sokaklarda o vardır aslında seninle yürümeyen. hepsi birer anıya dönüşür ve zihnine bıçak gibi saplanır. anne-baba-evlat örneği çok basit ve çeşitlendirilebilir.
karanlık, yanıp kül olmuş kara yanımızı ortaya çıkarmaya devam edecektir.