gecenin şiirini seçiyoruz sözlük

entry17 galeri0
    1.
  1. sen yoksun...
    boşuna yağıyor yağmur
    birlikte ıslanmayacağız ki...

    boşuna bu nehir
    çırpınıp pırpırlanması
    kıyısında oturup göremeyeceğiz ki...

    uzar uzar gider
    boşa yorulur yollar
    birlikte yürüyemiyeceğiz ki...

    özlemlerde ayrılıklar da boşuna
    öyle uzaklardayız
    birlikte ağlayamayacağız ki...

    seviyorum seni boşuna
    boşuna yaşıyorum
    yaşamı bölüşemiyecegiz ki...
    2 ...
  2. 2.
  3. Üç kez seni seviyorum diye uyandım
    Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
    Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.

    Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.

    Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
    Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
    -Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.

    Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.

    Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
    Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
    Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum.

    Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.
    0 ...
  4. 3.
  5. SEVGiLiM

    Sevgilim,
    yetimim benim,

    aylar nasıl geçiyor zaman hiç geçmezken

    kapılar kapalı, dünya buzlu cam
    uyuşmuş gözlerimin önünde
    hayat akıp gidiyor hiç kımıldamadan

    ikimizin yerine dinliyorum
    sevdiğin şarkıları
    siyah tişörtünü giyiyorum yatarken
    gömleklerini, kazaklarını, kokunu
    senin rüyalarını görüyorum ölür gibi uyurken
    gün boyu elimde kahve fincanı

    kapıyı açmıyorum
    telefonlara çıkmıyorum
    başını bekliyorum geleceği olmayan hatıraların

    Sevgilim,
    yetimim benim,
    nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata
    öldüğünden haberi yok fotoğraflarının Murathan Mungan
    2 ...
  6. 4.
  7. " güneş degil, inandım / serçeler başlatıyor sabahı. "
    1 ...
  8. 5.
  9. kısa ve net olsun, yormasın gecenin bu vakti.

    bahçenizde bir gül olsam.
    yazın açsam kışın solsam,
    gelir beni yoklar mısın?
    ara sıra koklar misin?
    1 ...
  10. 6.
  11. yarısı boş şu bardak yarası loş bir dünya eder
    yarım yamalak peşim sıra ıslığım, sizin
    sizin için donsuz dolaşan karıncalar, siz ellerimde
    yarısı sönmüş şu mum yarası gümüş bi’ rüyaya bedel
    sizin bu avuç içlerime kustuğunuz romantizma
    yanım yatalak sustu mu peş peşe susan Moda sizin
    sonsuz patika, doyumsuz duvar ve kaçak elmek
    hatta küflü ekmek aşkına; ona gitmeli miyim

    bu bardağı paramparça saplayıp boşluğa
    şu yarayı cilalayıp pasparlak ki isliğim sizin
    size ait onsuz dolduğum bacalardan siz ellerinizle
    arsızca kazımış ve unutmuştunuz karasında günün sevişmelerinizi
    sizin şu avuç içlerinizden hissetmeye başladığınız ter
    ağır aksak nemlendirmişti tüm şehri
    ki bodrum katlarından boşalmaya başlayan şu Kadıköy, yine sizin
    sizlik, haz, ereksiyon sonrası sigarası, sahte viski
    ve trafik lambaları zaten sizin ama benim niyetim içliğine
    bir pornografik taşı gömüp de kırmızı kalbine ışığın,
    ona gitmeli miyim

    oysa sizin içiniz kabarmış, tamam. üç vakte beş vuruşluk şiir
    yazacaksınız, anladım. şimdi tam mevsimi kediniz halıları batırdı
    ve kızgınsınız. soluk borunuzda avaz avaz siktir çeken perinizi
    siktir edip o son dizeyi imgeye everdiniz, şık oldu. mümkündür şairlik hep
    sizin. bu ağaçlar, çiçekler, börtü böcek ve yazlık havuzu
    avm’ler, galeriler, smokinler ve kardan adam sizin
    ama ben katlayıp da ikiye şu baharı cebime koysam
    kırsam, çıksam, koşsam koşsam nefes nefese ona gitmeli miyim

    onun şu ensemde nefesi hoşuma gidiyor
    bir tramvay durduk yere, piçliğine patlatıyor istiklali
    bir sokak soğuğu önümü kesiyor, para istiyor
    onu şarap korkan ağzımla öpüyorum
    bütün her şeyimi ama her şeyimi sıkıştırdım göğsüme,
    göğsümü unutup da metroda, ağzımı yüzümü düşürsem ve yalınayak
    ona gitmeli miyim

    güneşin bilmediğim, rüzgarın duymadığım, denizin susmadığı sizin
    olmadığınız her tepede onu bekliyorum
    bir yanımla bekliyorken bir yanımı koparıp da kendimden
    ona gitmeli miyim
    0 ...
  12. 7.
  13. Esir iken mümkün müdür ibadet?
    Yatip kalkip ATATÜRK'e dua et.
    Senin gibi dürzülerin yüzünden,
    Dininden de soguyacak bu millet

    (bkz: neyzen tevfik)
    0 ...
  14. 8.
  15. sevgilim sevgilim nasılsın, burnun kapıya kısılsın.
    0 ...
  16. 9.
  17. ne atom bombası
    ne londra konferansı
    bir elinde cımbız
    bir elinde ayna
    umrunda mı dünya.
    *
    1 ...
  18. 10.
  19. ben bir gün giderim ki neyim kalır
    eksik bıraktığım her şeyim kalır

    yaz günü kim ister ki öldüğünü
    eksik bıraktığım her şeyim kalır

    yaşamam bir beyazlık gibi sanki
    eksik bıraktığım her şeyim kalır

    genişlerim dağılırım beyazım
    ben bir gün giderim ki neyim kalır

    ben bir gün giderim ki ey diri at
    elbette benim de bir şeyim kalır .
    1 ...
  20. 11.
  21. yarim senden gideli
    anladım ki çok olmuş
    rast gelemiyoruz artık
    arka sokaklarda
    karıştırma şimdi ilk harflere baksana
    2 ...
  22. 12.
  23. bir iki satır.

    Gelicem bekle dedi, gitti,
    ben beklemedm, o da gelmedi,
    ölüm gibi birşeydi,
    ama kimse ölmedi.

    özdemir asaf
    2 ...
  24. 13.
  25. 14.
  26. Ataol Behramoğlu'ndan gelsin madem.

    Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
    Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
    Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
    Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

    insan saatlerce bakabilir gökyüzüne
    Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
    Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
    Kopmaz kökler salmaktır oraya

    Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
    Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
    Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
    Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

    insan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
    Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına

    insan balıklama dalmalı içine hayatın
    Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

    Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
    Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
    Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
    Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

    Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
    Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
    Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
    Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

    Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
    Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
    Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
    Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.
    2 ...
  27. 15.
  28. büyük insanlık gemide güverte yolcusu
    trende üçüncü mevki
    şosede yayan
    büyük insanlık.

    büyük insanlık sekizinde işe gider
    yirmisinde evlenir
    kırkında ölür
    büyük insanlık.

    ekmek büyük insanlıktan başka herkese yeter
    pirinç de öyle
    şeker de öyle
    kumaş da öyle
    kitap da öyle
    büyük insanlıktan başka herkese yeter.

    büyük insanlığın toprağında gölge yok
    sokağında fener
    penceresinde cam
    ama umudu var büyük insanlığın
    umutsuz yaşanmıyor.


    nazım hikmet ran
    0 ...
  29. 16.
  30. Saat On ikiyi Beş Geçiyordu Tuncel Kurtiz’in
    sesinden
    Zaman, can çekişirken,
    Akrep yelkovan, arasında;
    Bir adım öteye gidemezken geceden,
    Ay, ışığını çekerken sinesine,
    Yıldızlar çekilirken kuytu karanlıklara,
    Hüzün, bakır bir çaydanlıkta demleniyordu,
    Ve ben, son sigaramdaki dumanları da
    hapsediyordum içime,
    Saat on ikiyi beş geçiyordu.
    Ekmek bıçağında dilimleniyordu ömrüm;
    Masum, yalınayak çocukluğum;
    Umudun kıyısından geçmeyen gençliğim,
    Ulu orta seriliyordu, harami sofrasına,
    Düş bahçelerim yağmalanıyordu,
    Herkes payına düşeni alıp giderken.
    Bütün kimsesizliğimle,
    Bütün çaresizliğimle,
    Bütün çıplaklığımla, kalıyordum karanlığın
    koynunda;
    Üşüyordum,
    Tepeden tırnağa buz kesiyordu yalnızlık.
    Saat on ikiyi beş geçiyordu.
    Dişlerimle, şafağı sökmek isterken karanlığın
    göğsünden;
    Gün ağarıyordu saçlarıma,
    Tel tel,
    Raylarımdan çıkıyordum,
    Vagonlarım kopuyordu bir biri ardına,
    Savruluyordum,
    Bir cinayete kurban gidiyordum,
    Kaza süsü verilmiş,
    Faili meçhul bir ölüm biçiyordu terzi
    masasında,
    Bir tabuta çivileniyordum.
    Saat on ikiyi beş geçiyordu.
    0 ...
  31. 17.
© 2025 uludağ sözlük