gün ışığıyla uyanıyorum, perdeler kapalı, fakat içerisi aydınlık ve inanılmaz bir huzur var.kendimi sabahın erken saatlerinde uyanmaya programlamışım.aniden panikle gözümü açıp, yalnız olduğumu, sabah olduğunu, saatin kaç olduğunu fark etmeye çalışıyorum.uyku gözlerden akıyor.yorganı savurup kalktığımda hareketimin anlamsızlığını farkediyorum.gecenin örtüsünü üzerime örtmeyip, gündüzün mutluluğuna kapılamamışım.yüz yıkayıp, dişleri fırçalamanın heyecanı, parfüm sıkıp, kokusunu takdir edenin varlığını sahip olmamışım.anlık da olsa beni içine çekip, bir anlık kurtulanı kaybetmişim.sabahımın gecesi hoş olmayan korkularla dolu. yinede o kötü kokular bana kendimi iyi hissettirmiş, nefesimi farketmişim.beklentilerimin yoğunluğu ile, gerçekleştirebildiklerimin mütevazılığı arasındaki boşlukta kalmışım bütün gece.herkes için güzel hayaller kurmuşum.sabah kalktığımda insanlara yaydığım pis koku ise, hiçbirine güzel birşey hissettirmemiş.metrobüste yada otobüste dudak dudağa gittiğim adam, yüzünü öteye çevirmiş, varlığı ise benden beter.her an varolabilecek kahramanlık senaryoları içerisinde kaybolmuş, yada kendimi gerçekleştirememişim.insanları görememiş, göz ardı etmişim.en beteri, sıkışmış, agresif, kötü kokular yayan insanların arasında kalmış, ve onların güzel kokumun farkına varmasını sağlayamamışım.aynı yolculuğun akşam seferini de çekip eve geldikten sonra, geceleri neden uyuyamadığımı belki anlamış ama benden gözlerini kaçırıp, gülümsemeyen adamın neden kaçtığını anlamamışım.o geceki uykusuzluğumda o adamın aklımdaki maceraları olmuş...
Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık,
Babamız sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi...
belkide o böldü geceleri uykumuzu....
geceleri uyumaya ayrılan kısmı hayatın neredeyse yarısını çöpe atmak olarak görüyorum. uyumamam bu yüzden. keşfedilecek, okunacak onca şey varken, ölmeden önce izlenilesi yüzlerce film varken, günün yarısını uyuyup kalan kısmını da çalışarak ya da okulda geçirerek ömrü yoketmek insanın yaradılışına en büyük küfür, bana göre.
bir, iki tane derdi olmayan yazarlardır. birşey yaparlarken dahi birkaç şey birden düşünürler. yatağa yatıldığı zaman ise en sessiz, sakin ortamda bunları düşünmek kaçınılmazdır.