gecenin renginden midir yoksa insanın kendisini daha çok geceleri sorgulanmasından mıdır bilinmez aniden insanın üzerine çöker bu karamsarlık duygusu, kişi yalnızlığına gömülür etrafında kimseler kalmamıştır belki gerçeğinin farkına varır belki küfürler savurur canını sıkan şeylere, sonra eli usul usul sigaraya gider derin bir nefes çeker...
ışıksız bir hayata adım atmak gibi. işte yalnızken ve etrafında sade ve sadece kocaman siyah bir perde varken, gölgelerin golgelerini izlediğini fark edip 'onlar bile benim kadar yalnız değil' diye düşünürsünüz bu duyguyu hissederken.
birden olur, sebepsizdir, yalnızlıktır.
gece çırılçıplaktır ruhun. gündüz aklına bile gelmeyen nice hayaller, düşünceler, planlar dört döner geceleri kafanda.
gündüzün rehavetine kapılıp aydınlıklarda düşünmezsin düşüneceklerini. sadece izlersin, ortak olursun, 'he he' dersin, yürürsün, gidersin...
gece öyle değildir. prangalarla bağlanmış sanırsın kendini, mecbur düşünmeye yeltenirsin. düşündükçe kaçar, kaçtıkça aynı yere gelirsin.
bir bakarsın aslında hiç gitmemişsin...
karamsarlıktır işte bunun adı bilirsin...
kayıp giden hayallerin istemsiz dışa vurumudur. gündüzleri çevre etkeni devrededir, arkadaştır, ailedir, msn dir hep birşeylerle vakit harcanır, geçer gider... ancak gece o meşguliyetin sona ermesiyle, başta belirttiğim kayıp giden hayallerin * akla geldiği an yaşanan duygulardır.
sabaha karşı güneşin kendini hissettirmesiyle kaybolan duygudur. ardından sabah ezanı, kuş cıvıltıları ve sigara ile kisi nirvanaya ulaşır ve soğuk yatakta güzel bir uykuya dalar.