biz eskiden geceden kalma derdik. böyle anlatırdık, zor ve eğlenceli gecelerin sabahını. bunu söylediğinde seni herkes anlardı, tereddütsüz. şimdi kullanmaya dahi cesaret edemiyoruz. (ve işin kötü tarafı kimse eskisi gibi anlamıyor.) anlayacağınız şimdilerde hiçbirimiz geceden kalamıyoruz. bunun nedeni geceden bize hiç bir şeyin kalmayışı mı? yoksa kalanın, gidenin, bitenin; hepsinin aslında birer kaybeden olduğunu öğrenişimizden mi? bilmiyorum. belki de gecenin zaferine sessiz bir saygı duruşundayız. ne ara öğrendik tüm bunları? gecenin yıldızlarından sıyrılıp beynimizi kararttığı anlardan birinde mi? söylediklerimizin bir başkası için manidar bir iç çekişe dönüşmesi ne zamandan beri bizi yalnızlıktan saklıyor? zaman ne ara bölünemeyen, gruplandırılmayan ya da sorgulanabilen bir kavrama dönüştü bizim için? bu kadar sık soru sorulmasının nedeni herhangi bir cevaba olan katışıksız ihtiyaçtan mı kaynaklanıyor?
yoksa biz sadece gündüzden kalma insanlar mıyız bilmiyorum.