bilge karasu'nun en begendigim pargrafina sahip romani..
"bugün hiçbirimiz geri dönemez, hiçbirimiz vazgeçemeyiz. oysa hiç değilse birkaçımız, biliyoruz ki birtakım dönülmez sanılan yerlerden her zaman dönülebilir; yeter ki durduğumuz yerden ileriye değil, ileriden, durduğumuz yere bakabilelim."
gece midir insanı hüzünlendiren,insan mıdır hüzünlenmek için geceyi bekleyen sözünde paradoks oluşturan anahtar kelime.sözün altında yatan ana duygu ise melankoli.dert,keder,efkar,çile...hepsi bir anda insanın içinde düğümlenir.yapılması gereken nilüfer'in geceler parçasındaki gibi çareyi gecelerde aramak mıdır?yada replikas'ın gece kadar rahatsız etmiyor parçasındaki gibi suçu geceye atmak mıdır?bilmiyorum.
gece olur,hava kararır,ortam ayarlanır,mezeler hazırlanır,içkiler yudumlanır,muhabbetin tadına varılır.gece olur,yıldızlar belirir,ay ışığı içimizi aydınlatır,denize vuran yakamoz gözlerimizi alır.gece olur,mumlar yakılır,ortam loş hale getirilir,slow bir müzik açılır;belki düş sokağı sakinleri,belki de sezen aksu,sevilen uzaktaysa eller telefona gider,sevilen eğer yanıbaşınızdaya dudaklar birleşir.ama bildiğim bir gerçek var ki tüm bu güzellikler gece yaşanır.
şimdi düşünüyorum da;gece midir bana bu yazıyı yazdıran,ben miyim bu yazıyı yazmak için geceyi beklemeyen?bilmiyorum.
misafir oturmalarına giden insanlar için, uyku vakti.
şairler için, yaşamın gerçek konusu. tutunamayanlar için, kan pıhtılaşması. huzursuzlar için, göğüste tatlı bir ağırlık.
ve bilge karasu efendi için, düş görme vakti.
öldür istersen, asık mıyız ve hosuna mı gitti gibi super sarkıları vardır bu grubun. en son çilekesi bu kadar beğenmiştim. türkiyede ilk kez indie rock albümü olan içinde saklıyı yapan, çok fazla guvendiğim yurtdısına acılmaları gereken ankaralı grup.
tüm günahların örtüsüdür ve de hiç bitmeyecek gibi uzundur çoğu zaman, sessizliğin sesini, kulak kesilmiş bedeninizin her bir hücresiyle, en yakınından ve gerçeğinden duyabildiğiniz, kara bir korkudur gece...
Geceye...
Uzanmış önüme simsiyah
Sanki alımlı, fahişe bir kadın
Beni ateşe terk eden günah
içimde yankılanan yalnız adım
Avcumda çatlayan yosunlu taş
Sanki aklımda parçalanıyor
Tüketiyor beni yavaş yavaş
Dinmeyen çığlık, kulağımda çınlıyor
Açın perdeleri, aydınlık girsin
Karanlık yudum yudum zehir
Bitimsiz sorularımı bitirsin
Doğsun güneş, üstüme ahir
Gece, sessizliğin donuk sahibi
Tüm kuytu günahların kara örtüsü
Anlamsız matemlerin müsebbibi
Yorgan altında, bir çocuğun korkusu
Gece, yalnızı meçhul kılandır
Yıldızlı vehim, sozsuza uzanan
Upuzun, kara bir yılandır
Sinsi, hain ve yavaşça kıvrılan
melankolinin dozajının arttığı günbölümü;
insan, vampir misali değişir. ne kadar mantıklı biri de olsa o özelliğinden sıyrılır, duygusallaşır; geveze biri ise çenesi bağlanir,dili tutulur, lal olur...
suskun biri ise anlatır; durmadan, bıkmadan, usanmadan...
renklerin özgürlüğe kavuştuğu anlar bütünüdür...
Şehir geceleri ve karanlığı sevmez.
Bu yüzdendir uykularımızı gecelere saklamamız.
Güneşin de dinlenmesi bittikten sonra, başlar yeniden karanlığı aydınlatmaya.
Işığın kokusunu alan herkes bir bir uyanır.
Yattıkları yer onları farklı bireyler haline getirmez.
Terk edilmiş kuytu bir sokağın bankında da yatılsa, üstünde kuş tüyü yastıkların bulunduğu kocaman bir yatakta da yatılsa, karanlık ve sessizlik çöktüğü vakit başlar rüyalar.
Şehir geceleri ve karanlığı sevmez.
O vakit son sigaralar içilip, günün ilk sevişmeleri başlar.
Sevişmelere heyecanı ne sevgi ne de şartlar katar.
Karanlık ve sessizliktir sevişmeleri böylesine güzel ve gizemli kılan.
Bundandır insanların geceleri ya çok sevmesi ya da böylesine nefret etmesi.
Onlar, yalnız başlarına yataklarında hayalleriyle yatarken, bilirler başkalarının her gece hayallerindeki partnerle deliler gibi seviştiğini.
Onlardır gecelerin efendileri.
Başkaları karanlıkta rüyalarını görürken, onlar hayallerini yaşarlarlar.
Bundandır dualarımızı ve sitemlerimizi gecelere bırakmamız.
Şehir sevmez böyle yakarışları.
Kapatır perdelerini, uykusuna bakar.
Yıldızlar neden geceleri ortaya çıkar sanıyordunuz?
Gece, karanlık ve sessizlikle fısıldayarak yapacakları koyu bir sohbet için tabii.
Işıkları, güneşi ve sevişmeleri bir kenara bırakırsak, duyabiliriz gecelerin melodilerini.
Şehir bu yüzden sevmez geceleri.
Kıskanır yıldızların, karanlıkla yaptıkları sohbeti...
akustik hali de tadından yenmeyen mor ve ötesi şarkısıdır. bazı şeyleri, uzun süre yalandan yaşandığının farkına varan bireyin isyanı niteliğindedir. ek olarak, mustafa hakkında herşey'de çalan şarkılar arasındadır.
bıktım artık susmaktan
bunca yıl seninle geçti
bir çift lafa muhtacız
iki yabancı gibi
saat gece üç olmuş
kapında ben, ben yokum sanki
şimdi gerçeği söyle
sonra yap istediğini
yeter artık, hiçbir şey eskisi gibi değil
yeter artık, aslında sen hiç sevmedin
yoruldum suçlanmaktan
yanında hiç olmadım sanki
yüzün her şeyi söylerdi
ama bakmıyor şimdi
bıktım artık susmaktan
bunca yıl seninle geçti
şimdi gerçeği söyle
sonra yap istediğini
gece;
saklanmıstır, onu saklandıgı yerden cıkarabilecek yurekli biri gelene kadar,
efsunludur, o efsun da bogulmayı bilene,
asktır, kafası sevdalıdır, o aska cevap verene,
sessizliktir, o sessizlikte atılan cıglıgı duyana,
yalnızdır, yalnızlıgı paylasan biri cıkana kadar.