Beynin tanı konulamayan kıvranışlarında hayat bulup, hikayelerin analizlerle yıpranan dokusuna sızmaya çalışan, boyutunu ne beyninin ne de bilincinin oluşturamadığı yankısız anların yankılanabileceği, dumanla zamanın duvarlarını eğip bükebileceğin bir boyut gibi gece...
sen-- peşimi bırak gece!Suskunluğumu kullanarak Hiçbir ip ucu bulamazsın kelimelerime dair. Tuttuğum dileklerin, vazgeçtiklerimle aynı anafora kapılıp cehennemin dibini boyladıklarını sezebilecek kadar yakınım ateşe! Vazgeç! Bırak peşimi! Derin uykularıyla sana tapınanların tenlerini okşa! Bırak seni uyku tanrısının salladığı beşik sansınlar; dinginliğin ılık kaynağı bilsinler... Peşimi bırak gece!Senin karanlığın damarlarımda mayaladığım kırmızıyla başa çıkamayacak kadar soluk!)
gece-- Zamanın aşınmaktan yapılmış sürekliliğinin peşindeyim ;senin değil! Karanlığımla yüzleşen yüzlerce insandan birisin sadece! Senin peşinde değilim; senin peşinde olmayacak kadar büyüğüm! Programlananın dışına çıkamayan bir böcek gibi, duyargalarımı oynatıp, güneşin son nefesini vermesiyle benim o nefesi alarak ortaya çıkışımın seninle ilgisi yok! Senin peşinde değilim; sen, peşinde olamayacağım kadar küçüksün!
(En uzun koridordur gece. Kimin geceyle arası iyi olablir ki, şizoid bir tavrı yoksa gündüzlere karşı?!... En dar koridordur gece . Soğuk duvarlarına tenin değmeden ilerleyemezsin. En karanlık koridordur gece. El yordamıyla sarılırsın keskin rüyalara dönüşecek uykulara. Çıkışı olmayan bir koridordur gece. Hep bir boşluktur o koridorun sonunda karşılaşılan; boşluk duygusunun kana karıştırdığı 'son'u saymazsak 'son' diye bir şey yoktur gecede. Kimin geceyle arası iyi olabilir ki gece kadar acımasız değilse?!)
sen-- güvenli bir uçurum biliyorum, kendimi bıraktığımda beni parçalamayan; yedeğimdeki hızıma hız katmadan, usul usul süzüldüğüm bir uçurum... Kendinden emin ayakseslarini duyamıyorum artık; ama vazgeçmedin, biliyorum...
gece--....seni göremiyorum; yavaş yavaş soluyor koyuluğum; paranoyalarını besleyemeyecek kadar yaklaştım ışığa; gitmeliyim... Varlığımla yokluğum arasına sızan bu sihirli an'ın tadını çıkar. Peşinde olmadığımı sanacak kadar bana güvendiğinde peşine düşeceğim!...
Dünyanın kendi gölgesidir. "Yarın ne yapacağım?" sorusunun kendi kendinize sorulduğu andır. Bu soru bir gün bile ertelenmez. En güzel hayaliniz neyse onun kurulduğu andır. Onun için en mutlu olduğumuz zaman dilimidir. Şiirlerin dünyaya teşrif ettiği zamandır. ilhamın Everest'in zirvesinde olduğu dakikalardır. Güneşin insanlara "ben olmasam ne yapardınız" diye bağırdığı vakitlerdir.
gece; can baydar (vokal, gitar) ve eren cilalıoğlunun (davul) lise yıllarında başladıkları müzik çalışmalarına 2000 yılında gökçe balabanın (bas) dahil olmasıyla kurulmuş ve 2004 yılında erdem başerin (gitar) katılımıyla son halini almıştır.
gece; 2001 yılından 2008 yılına dek ankaranın önemli barları saklıkent, limon, manhattan ve ifte düzenli olarak sahne almış ve çeşitli üniversite & lise şenliklerinde de yer almıştır. kurulduğu günden itibaren beste çalışmaları yapan grup, 2005 yılında roxy müzik günlerinde finale kalma başarısı göstermiştir.
2005 yılından itibaren beste çalışmalarını hızlandıran gece, 2008 yılı başında ilk albümü için stüdyoya girmiş ve mayıs 2008de de ilk albümünü yayınlamıştır. on şarkı içeren i̇çinde saklı adlı albümün prodüktörlüğünü koray candemir üstlenmiştir. albümde bulunan aşık mıyız, öldür i̇stersen, hoşuna mı gitti ve bar adlı şarkılara video klip çekilmiştir.
albüm sonrası sahne çalışmalarına devam eden grup, masstival ve rockn coke başta olmak üzere türkiyenin önemli festivallerinde sahne almıştır. 2010 yılında sony musice transfer olduktan sonra bir orhan atasoy bestesi olan gamsız adlı şarkıyı i̇skender paydaş prodüktörlüğünde yorumlamış ve single olarak piyasaya sürmüştür.
en huzurlu , en savunmasız , en sadakatsiz , en sade olan vaktidir insan hayatının.
kalabalıktan çok uzakta , yalnız ya da bir gecelik yol arkadaşlarıyla geçer süre.
güneş ışığı yayılmaya başlayınca adeta büyü ortadan kalkar , tekrar siz olursunuz.
Günün sonuna geldiğimizi bize hatırlatan, yalnızlık duygusuyla birlikte insanı düşüncelere ve hayallere sürüklüyen, müzik dinlemenin sizde garip etkiler yaratmasına neden olan, insanın üzerinde garip bir hüzün yaratan zaman dilimidir.
--spoiler--
içindeyim, kapılar kapalı, göz gözü görmüyor, bir yanık kokusu, ciğerlerim yanıyor is duman ben nerdeyim, içindeyim.. karalar bağlamış kaderim, gözyaşı mı akan? bu ıslaklık ne? vurgun mu yemiş bakışlarım, bu ses? bi ses mi var? kim o? sen misin? aysel?? nerdesin.. lütfen bir ses ver, ölüm mü avuçlarında sakladığın, gördüm cebine attın hemen, nedir o? içindeyim ama göremiyorum idrak seviyem deniz seviyesinden de aşağı koşar adım ilerliyor.. korkuyorum, susuyorum, dışarısı gece ve kar iki zıtlık sarılmışlar yatıyorlar sokaklarda, titriyorum.. aysel allah aşkına?!
--spoiler--
köleyim işte
geceler sahip ve ben köle.
ayrılık senin çocuğun bir başkasından.
bense sahte sahibi kahrını çeken.
benim sahibimse gece
ve ben köle.
yalan ve korku dolu, üstelik uykusuz.
ne yaparsan yap güneşten uzak umutsuz.
mecbursun başını öne eğmeye, o sahip!
o gece ve ben köle.
kendime meftun olurum.
ellerin, yüzün, dudaklarındaki kıvrımlar ve tenindeki ateş.
özlem.
sesim kesilir o an.
acımasız ve görünmez gece.
o sahip!
ve ben köle.
gece, sessizliktir. şehir sana senin sesini dinleme şansını ancak gece verir.
gece, karanlıktır. dehlizlerin ve labirentlerin güzergahını zihninde çizebilmektir.
gece, dumandır.her nefes duman gecenin derinine kavuşabilmektir.
gece, sekstir.kalabalıkta kaybolmuş iki ruha birbirini anlatan uğultudan ibarettir.
gece, mabeddir.yalnızlıktan kaçamamanın mazoşist ruhlara verdiği hazdır.
gece kimine göre kabus, kimine göre hoş bir rüyadır.kiminin canı cehenneme!
gece, ayindir .
insanın kendi olabileceği tek yer gece ve kalbidir dedim ve sonra insan yalnızken kendisidir diyede uzattım. ama insanın ruhuma o izinsiz girişleri yok mu? beni delirtiyor. sevgilim beni ne kadar seviyorsunlar, felsefe yapma, aşka gel kendine gelirsinler, insanları olduğu gibi kabul et mutlu olursunlar.. insanları olduğu gibi kabul edersem, bu savaşları, bu gizli sömürüyü, bu ölümü, şiirsizliğde kabul etmiş olmaz mıyım?