Gündüz aydınlık olmasına rağmen gece daha bi güzel gelir evren bize. Hoş belki de görmek istemediğimiz herşeyi örttüğünden yalnızca ışıkları görmek bizi rahatlatıyordur.
Sonra gece gelir aklımıza pişmanlıklarımız, vazgeçişlerimiz, keşkelerimiz.
Bi de aşk var tabi... Ne güçlü, derin bi duygu... Hep gece saatlerinde aşık olduğumuzun farkına varırız. Gün içindekinden daha derin duygular yaşarız tabi.
Şair oluruz, filozof oluruz, kendimizi keşfederiz.
Korku filminde değilseniz her zaman güzel olan zaman dilimidir. Gece yağan yağmur ayrı, kar ayrı güzel olur. içilen sigara, fotoğrafına bakılan sevgili, dinlenilen müzik, rakı masası.. Hepsi gece anlam bulur. Ve en önemlisi belki, şiirler bile gece güzeldir.
--spoiler--
''Geceleri penceremden dışarı baktığımda, dünyada ne bir kötülüğün ne de bir acının olamayacağını hissediyorum. Sonra gün başlıyor.
--spoiler--
gün içinde demlenir,demlenir taze içiliriz.
sonra, çaydanlığın dibinde bayatlarız acı acı.
her gün yeniden demleniriz, her gece tekrar bayatlarız, çaydanlığın dibinde simsiyah.
susuz, acı, simsiyah.
tam da gece.
Der iblis: “Biriken ne varsa al, çarp yerlere!”
Hayallerim var, gül atalım panzerlere
Hatta, çare bulunsun tüm kanserlere
Darbeye uyanmasın nesiller, üzülmeyelim bir daha
Boğaz Köprüsü’nde linç edilen askerlere...
------- gecenin işçileri, gerçekte, ikindinin ilk saatlerinden beri görünmüştür ortalıkta. çoğu insanın, dikkatini çekmemiş de olsalar.
------- gecenin işçileri dörtköşe ekmekleri seviyorlarmış, öyle deniyor. belki dörtköşe ekmekleri sevenler yalnız onlar değildir bu koca şehirde. ama fırıncılar, tütüncüler, bakkallar, kendilerinden dörtköşe ekmek isteyenlerin hepsinin gecenin işçileri olduğunu düşünürler nedense.
------- ekmek satılan yerlerde yuvarlak, uzun, dikdörtgen biçimli ekmekler de bulunur elbet. ikindi üstü, önce okul çocukları evlerine dönmeğe başlarken ekmek satılan yerlerde alışveriş hızlanır. yuvarlak, dikdörtgen, uzun, söbe, dörtköşe ekmekler gitgide artan sayıda satılır. küçük, iri, kemikli, yumuşak, kirli, temiz, nasırlı, sıvışkan eller, ekmekler taşır.
------- gecenin işçileri sokak aralarında gezer. yuvarlak ekmeklerin, dikdörtgen ya da söbe ekmeklerin, uzun ekmeklerin hangi evlere girdiğini gözlerler. bu işi yaparken, öyle, çok önemli bir iş görüyormuş gibi davranmazlarsa da, onlara dikkat edenler şunu da görürler arada bir: bir tanesi gider, bir kapının herhangi bir yerine, pek de belli olmayacak biçimde bir im çizer. gözlemi iş edinenleri şaşırtacak bir şeydir bu. kapısı imlenen evlerin hiçbirinde dörtköşe ekmek yenmemektedir; yoksa şu ya da bu biçim ekmek yendiğini belirten bir im değildir bu. üstelik, kapılar biraz da rastgele imlenir gibidir. hiç değilse görünüşte.