okuduğu, yazdığı veya seyrettiği karakterlerin fazla etkisinde kalmış, romantizm akımının cılkını çıkaran, artık böö dedirten yazar.
kendisine biraz dickens, ne bileyim biraz halit ziya birazcık da jack london öneriyor, başarılarının devamını diliyoruz.
ruhum eziliyor bakışlarının altında,
yanıyor acımasızca,
ateşin kapkara bulutlar misali,
aydınlatıyor beni karanlığımda,
gecenin dördünde sen diye haykırıyor kana kana susamışçasına ,
canımdan bir parça ..
Güneşin tepemizde olduğu zamanlarda yaşadığımız mutsuz anlarımızı hatırlarız gece saatlerinde. Gece çöktüğünde bizler şair ve filozof oluruz, kendi doğamızı keşfederiz.
Geçmişe dair pişmanlıklarımız geceleri gelir aklımıza ve böylece bizi incitmiş olan insanlara duyduğumuz nefretin de farkına varırız. Gözyaşlarına geceleri boğuluruz ve bizi teselli edecek tek şey gecenin huzuru olur.
Gece saatlerinde, peşin hükümsüz yıldızların altında, en hassas ve bastırılmış duygularımız çıkar ortaya. Gün boyunca yapamadığımız ve düşünemediğimiz şeylerin ortaya çıktığı eşsiz bir andır gecenin karanlığı.
Gün içinde hepimiz bir takım rolleri oynamak zorundayız. iş yerinde, okulda veya çevrede insanların olduğu herhangi bir anda, durumun gerektirdiği şekilde davranıyoruz. Fakat gece saatlerinde yalnız kaldığımızda gerçek kimliğimizi ortaya çıkarabiliyor ve kendi kendimizi en yalın halimizle değerlendirebiliyoruz.
kadını ifade eder. o yüzdendir kadının karmaşası, sakinliği, kucaklayıp sarıvermesi, soğukluğunda dondurması, yokluğu dayanılmaz, varlığı kafa karıştırıcı olması.
sevenlerin, üzülenlerin ve aşk acısı yaşamış insanların göründüğü tek zaman birimidir gece. Hayalleri ve hatıraları düşünmek için en uygun zamandır gece.