bilge karasu nun türünün kuvvetle muhtemel tek örneği olan ve aynı zamanda 1991 pegasus edebiyat ödülü alan romanı (roman mı acaba?)
bölük pörçük olayların birbirleriyle ilintisi çok zayıf karakterlerle içiçe geçtiği kitapta, sayfalar arasında ilerledikçe gecenin karanlığı artıyor, anlatım giderek silik bir hal alıyor ve belirsizleşiyor. her şey imin düşü içinde kayboluyor ve okur neye uğradığını şaşırıyor. anlatı olanaklarının sınırları bir hayli zorlanıyor çünkü.
kitabın son sayfasında, karasu: "bunları yazmakla çıldırmaktan kurtulunur mu? " diye sorar okura. okura düşense yaprağı çevirip arkasına şunu yazmak belki: "bunlari okuyarak ancak çıldırılır..." kitabin akıp giden şuh dili dahi yeter bunu söylemek için.
saati belli olmayan, kimilerin güneş doğduktan sonra, kimilerinse karanlığa kaybolduklarında başlayan farklı bir zaman dilimidir. aşkı olmayana aşk, anasıza ana, babasıza baba, yorgansıza yorgan, susuza su, dertliye derman, köre kardeş, ayın gerçek yüzüne yüz olan vakittir.
gazi üniversitesi'ndeki konserlerinde fark ettim ki anlamsız nakaratlara sahip herkesin dilinde şarkıları var. öte yandan bir şarkıları varmış ki oldukça sevimli: 22
geçenlerde konserine gittiğim grup. pek fazla bilmiyordum grubu, arkadaş zoruyla gittim ama gittikten sonra dinlemeye başladım. şarkıları pek hoş. ayrıca solistleri küçüklüğünden beri ayvalık'a gelirmiş, burayla bir yığın anısı olması da yakın hissetmeme neden oldu. fakat şu da bir gerçek ki hitap ettikleri bir grup 12 13 yaşlarında. tamam üniversitelere de gidiyorlardır, ne güzel ama burada o konuşmaları yapmayacaklardı abicim. "platonik olan var mı" diye sormayacaklardı. 10 yaşındaki kızlar bile evet diyip alkışladı. belanızı vermesin demek istiyorum.
ayrıca günün en sevilen bölümü. asıl yaşanması gereken zaman dilimi.
Gece aslında en büyük ve en bedelsiz lüksüm benim. Gece beni bırakır, yalnızlığımla aşkıma göz yumar. Ben insanları çok uzun zamandır sevemedim. Kimseyle bir sorunum yok, kapanmamış hesabım yok, yaram da yok. insanları iyi izlerim. Kendimi bildim bileli böyle bu. Eksilerini, artılarını tartıya koyarım hep. Ettikleri küfürlerden yedikleri yemeklere kadar incelerim. Güzeldir. Fakat geriye aldığımda rahatsız olurum. Rahatsızlığım devamlı olur. Ve insanlardan uzaklaşırım. Bilmiyorum içgüdü müdür nedir ama böyle oluyor hep. Aslında kalabalığa da karışmaya severim, arkadaşlarım için inanılmaz fedakarlıklarım olmuştur. Asosyal falan değilim yani. Ama, işte, onların dünyalarını sevemiyorum. Böyle olunca da kaçıyorum. Kaçtıkça daha da büyüyor belki sorunlarım. Ama kaçtıkça biraz düşünmeye vaktim oluyor. Düşünmeyi seviyorum. Kafama takmaya dönüşmedikçe hiç sorun değil. O karanlık Hep hadi düşün diyor. Benim uykum kaçıyor. En yakın arkadaşın içelim dediğinde kıramazsın ya, öyle bir şey. Sonra düşünüyoruz. Gece ve ben Beni geçmişe götürüyor. Orda hırpalıyor. Ve bir sigara Daha aklımda yok. Karanlığı beni kendisine çekiyor. Sarıyor. Kurtulamıyorum. Bugünü düşünüyoruz beraber. Arabamı, uzaklığımı, kederimi, kendi kendine yanan bir sigara gibi oluşumu Ve en sıkıntılısıdır ki, geleceği düşünüyoruz sonra. Bir sigara daha Dur, dur iki Nerden geldik nereye gidiyoruz, neden geldik, neden gidiyoruz?... Gece bana kendine sor diyor Bir daha öyle aşık olmana izin verecek mi kaderin? Yoksa o duygusuz orgazm Evet, o son O unutamadığın O sahte O son görev O gözyaşı habercisi Jübile miydi ki? Geceye cevapları hep ben veriyorum. Yok boolum saçmalama, insanlar hiç öyle demiyorlar ki. Ömürde neler oluyor, daha çok uzun diyorlar. Hem yaşadım lan, doğru. Sıkma canımı, hadi. Uyusak mı? Gece diyor ki Yoo, yoo, yoo O kadar kolay değil. Bak daha ne olacağını soracağım sana Askerliği, evliliği Bu güzel karanlığın bir bedeli olmalı Değil mi?
Gece acımasızdı Gece beni hiç anlamadı.
gece'nin karası karşısında ruhumuzda taşıdığımız her renk daha bir görünür olur. bu hesap kimini gökkuşağı gibi rengarenk gösterirken, kimi gecenin karanlığında yok olur. gece, bu yönüyle kimi insanların varlıklarını cilalayıp parlatırken kimilerinin silikliklerinin mührü oluverir. ben bu yüzden geceyi severim.
kapatalı oldu hayli ,hesabımı geceyle kapatalı diyorum hayli zaman oldu ...önce zifir saçlarımı kurtardım ondan bir kutu boyayla hoş hiçte zor olmadı, sonra giysilerimi,sonra sonra rüyalarımı .ve şimdi bakıyorum bir tek yollarım kalmış hep gecenin bir vakti gider olmuşum...
değiştirendir aşkın tadını. Baharatını artırandır sevginin. Gözlerini sulandırandır sevgilinin. Örtendir üşüyenlerin açık karınlarını..
Küsmelerin bileşkesidir gece. Yazarların hayali kahramanlarının en tercih edilen mekanıdır.
Kulağındaki üçüncü delikte asılı değilse yıldızlar düşersiniz gökyüzüne kurduğu salıncaklardan.
uzun lafın kısası aman dostlar sarılmaz gecenin açtığı yaralar.