alkollü bir gecenin ardından yapılırsa dadından yinmez. hafif bir çakırkeyiflik, ıslak ve parlak sokaklarda ağızdan çıkan buhar mı yoksa sigara dumanı mı bilinmeden yürümek şarabın son bir kaç yudumu ya da son bira şişesi cepteyken.
acaba işkembe gerçekten o kadar lezzetli mi yoksa kötü şarap içe içe dilimizin ayarı mı bozuldu?
nerden aklıma geldi şimdi bilmem?. üniversite dönemi bolca içtiğimiz yıllardı arkadaşlarla. darlanır içer, muhabbet eder kafayı dağıtır dağılan o kafayla gecenin üçünde/dördünde çıkar afyon sokaklarına çıkardık. temiz hava iyice çarpardı, sallama sallana epey yürür ali baba'ya giderdik. -ali baba eski garajın karşısında merkezi bir yerde 24 saat açık çorbacı- girer kurulurduk masalara mercimek, kelle-paça, işkembe.. ne varsa artık. ortaya salata gelirdi, bolca ekmek. soğuk, serin havanın ve çakır keyif kafanın üstüne ne iyi gelirdi o bir tas çorba. muhabbetle birlikte, arkadaşlarla birlikte..
Işte ben bu olaya bayılıyorum , ne de güzel olur ya ohh.
babamiin yanında olsaydım giderdik şimdi. Gerçi eve döndüğüm ilk günler istesem gider de sonraki günler hasret giderdiği için hemen dediğimi yapmaz * .
Bir de sabahin köründe corbaciya gitmek vardır o da superdir daha gözünü acamamissin çorbaya gömülüyorsun .
zevktir. atlarsın arabaya, kasımpaşa'daki geyikli işkembe salonuna uzarsın. içeri girersin, içeride ya bir ya da iki masa doludur. siparişini verirsin. bu arada işkembe gelene kadar, sepet içinde poşetlenmiş, akşamdan kalan ekmekten bir dilim tırtıklamaya başlarsın. televizyonda saçma sapan bir gece programının sesi içeride yankılanır. çorba gelir. ilk bir iki kaşıkta dikkatli olunmalıdır. mazallah ağzınız yanabilir. çorbanız biter ve gözler zerdeçala takılır. bir tane de ondan sipariş eder ve yersiniz. sonra bir çay söyler ve kapı önündeki masalardan birine gidersiniz. sigara içmek için tabii ki. ve çay, sigara kardeşliği. işte günün finali budur.