tadından geçilmeyen çorbadır, zifiri aç olmak bir yana , bide alkol aldıktan sonraki mideden gelen o buruk sesler bünyeyi bir çorbacının kapısında adeta nöbette tutar. *
niyetim bir pavyona girmekti lakin açık pavyon bulamadım, pavyon ortamını sevmem ama gidesim tuttu bir içki içer gelirim dedim açık yer bulamadım, oturdum çorba içtim hoş içmeden çorba içmekte pek sarmıyor ama kemik suyu şifadır.
zevktir. atlarsın arabaya, kasımpaşa'daki geyikli işkembe salonuna uzarsın. içeri girersin, içeride ya bir ya da iki masa doludur. siparişini verirsin. bu arada işkembe gelene kadar, sepet içinde poşetlenmiş, akşamdan kalan ekmekten bir dilim tırtıklamaya başlarsın. televizyonda saçma sapan bir gece programının sesi içeride yankılanır. çorba gelir. ilk bir iki kaşıkta dikkatli olunmalıdır. mazallah ağzınız yanabilir. çorbanız biter ve gözler zerdeçala takılır. bir tane de ondan sipariş eder ve yersiniz. sonra bir çay söyler ve kapı önündeki masalardan birine gidersiniz. sigara içmek için tabii ki. ve çay, sigara kardeşliği. işte günün finali budur.
Işte ben bu olaya bayılıyorum , ne de güzel olur ya ohh.
babamiin yanında olsaydım giderdik şimdi. Gerçi eve döndüğüm ilk günler istesem gider de sonraki günler hasret giderdiği için hemen dediğimi yapmaz * .
Bir de sabahin köründe corbaciya gitmek vardır o da superdir daha gözünü acamamissin çorbaya gömülüyorsun .