uyku gözlüğü ve yanetkisi az olan uyku getirici bir anti-depresan olmadan çekilmeyen yolculuktur..
tamam ilk 2-3 saat zevklidir..müzik dinlersin,kitap okursun,sessizliğin ve sakinliğin tadını çıkartırsın,düşünürsün,yolu seyredersin falan..ama sonradan kaçınılmaz şekilde uyku bastırır,acıkırsın,susarsın ve iyice sessizleşen ortamda canın sıkılır..bu yüzden uyumak farz olur..mecburen uyumak gerekir..aksi takdirde sabah zombi gibi dolaşırsın..hatta hastanabilirsin..
uyku gözlüğü,uyumayı kolaylaştıran hafif bir anti-depresan ve rahat bir koltuk-yastık kombinasyonu olmadan uyumak mümkün değildir..
tabii birde çok su,çay,kahve vs içmemek gerekir..yol ortasında sıkışırsanız işiniz yaştır çünkü..
eğer yolculuk yapacağınızı birkaç gün önceden biliyorsanız, ve uyumak için normal bir oda ve yatağa ihtiyacınız varsa, bir gün öncesinden gece ya hiç uyumayın, ya da çok iyi uyuyun, diyebileceğim yolculuk türüdür.
En sevdiğim yolculuktur. Arabada yapılanı o kadar zevkli olmaz. Bir yandan (bkz: retarder) sesi gecenin sessizliğinde ciiiiuuuuvvv diye gelir kulağınıza, bir yandanda uyuyan yolcuları seyredersiniz buda ayrı bir zevk verir. Sonra düşünürsünüz "vay be gecenin bi vakti yola çıktık yarın tatil yerine varacaz" ayrıyeten gece yolculuğundayken en ama en sevdiğim şafağın sökmesidir. şafak sökerken garip bir duygu kaplar insanın içini. böyle gece boyu yolculuk yapıpta sonunda zafere eriştik gibi. iyidir gece yolculukları...
eğer otobüsle gidecekseniz yaz sıcağında en mantıklısıdır. lakin şansıma mıdır nedir ne zaman otobüsle gitsem gece gündüz hep ağlayan bebek çıkar karşıma. arabamla gideceğim yola da gece çıkarım çünkü camda fim yok. fakiriz, kaç lira lan bir film!
ilk başlarda iyi olsa da gide gele bok gibi olur. mp3 dinlemek bile zevk vermiyorsa bilin ki bütün uzun yolculuklar sizin için artık tek bir şey ifade eder; uyumak.
Aynı zamanda insanı kendi iç dünyasına, anılara ve hayallere götüren yolculuktur. Sürekli koltuğun en rahat şekli aranır, küçük bir yastık, yatak rahatlığı yaşatır. Çocukken hep evde, yatağımda olduğuma inandırırdım kendimi rahatsız otobüs yolculuklarında, eve gidince de yatağım hiç olmadığı kadar değerli gelirdi. Son yıllarda hayatımızdaki yeri azaldı ama yine de sevgiliyle yapılması istenen küçük hayallerdendir, yanında sevdiğin insan varken o daracık alan eve bile dönüşür.. Bir de müzik dinlenerek oldukça güzel bir gece yolculuğu yaşanır.
En boktan bir yatagin bile ne kadar degerli oldugunu gosteren yolculuklardir. Ayaklarinizi uzatip yattiginiz o gunler gelir akliniza. Su siktigimin yolculugu bitse yatagin dibine vuracam lan dersiniz. Yaninizda tanimadik gobekli bir adamla saatlerce uyumak zorunda kalirsiniz. Arda bir uyanir nerdeyiz geldik mi afyon a diye sorar. Ulan afyon mu kaldi? Kapikule'ye dayandik resmen dersin icinden.
biraz nostalji yapalım.
70'li yıllardaki neredeyse tüm otobüsler mercedes o302'ydi, ki şimdikiler kadar lüks olmasa da hiç yolda arıza yaparak kalanı görülmemiştir.
özellikle gecenin sessizliğinde duyulan o hafif vuruntulu motor sesi tam bir ninnidir.
klima yoktu, sigara serbestti, yan camların üst bölümü kaymalı olarak açılırdı, ve mecburen devamlı açık olurdu.
ikram olarak sadece kolonya vardı, o da üst kalite firmalarda.
yoksa doğan körfez falan gibi harcıalem firmalarda o da olmazdı, ve orta koridordaki tavuklarla (bazen de kuzu veya koyunlarla) beraberce gayet ekolojik ve çevreci yolculuklar yapılırdı.