gece ve müzik

entry1 galeri1
    1.
  1. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1762800/+
    Az önce çekmiş olduğum bu fotoğraf bugün okumuş olduğum murathan mungan şiiriyle pek hoş durdu.

    "Ne zaman otursam gecenin başına 
    Ne zaman müziğin; 
    yazamıyorum sözünü etmek istemediğim şeyleri 
    birbirinden ışığını saklayan uzak yıldızlar gibi 
    çekiliyor her şey kendi karanlığına 
    parmak uçlarımda yıldız tozlarıyla kapıyorum gözlerimi 
    Ey ruhumun en büyük şartı olan tedirginlik! 
    Şimdi saat on iki 
    Şimdi gece ve müzik 

    Ne zaman otursam gecenin başına 
    Ne zaman müziğin 
    göçüyorum boş kağıdın sessizliğine 
    kalbim, kapatılmış kireç kuyusu akıyor kendine 
    bakıyorum gençliğim geçiyor uzaktan 
    dudaklarında bir ıslık 
    kitapların on lira olduğu zamanlardan 

    anayurdum gece, kalbimi yazdım mürekkebinle 

    gün bir çocuk, yaralanmış 
    akşamın kıyılarına vuran 
    yürekteki gizli yemin 
    gidiyor bir şiirden ötekine 
    ardında yıkılmış kentler 
    bayındır düşler var ilerde 
    gün bir çocuk, yaralanmış 
    ütopyaları kalelerle değiştiren 
    güdümlü gündüzlerde 

    anayurdum gece, 
    öt pelerinini ışıkları sönmüş odalarda 
    radyo dinleyen çocukların üstüne 

    saf kokunun sindiği oturma odaları 
    zamanın tortusu eşyaların duruşunda 
    duvarlarda içi boşalmış resimler 
    yıllardır dağılmayan bir sis 
    akşam yemeklerinin yendiği muşamba masada 
    kilit altına alınmış duygular, düşünceler 
    bütün tetikler çekili durur 
    gerginliğin geometrik nizamında 
    ışıkları yanmamış akşam alacası 
    okul dönüşü saat beş radyoda fasıl çalar 
    bütün gün iç geçiren 
    ölgün kadın yüzleri sobanın etrafında 
    ağrı eşiği alçak, 
    acı frekansı yüksek 
    okul ve aile birliğinde parçalanmış çocuklar 
    bir oda, bir dönümlük dünya 
    kol demiri iner az sonra 
    çıplak yara gençlik 
    günden geceye ilerleyen 
    yüksek gerilim hattında 

    odam, yaralı hayvan 
    gecenin gümüş alaşımında gölgelenen eşyalar 
    müziğin dördüncü duvarı, karanlığın kundağı 
    sarıyor gündüzün yaralarını 
    kendime yerleşmek, kendimden uzaklaşmak için gözlerimi kapıyorum 
    dinliyorum uçurumlara oturmuş ağaçlar gibi başka odalardaki yalnızlıkları 

    odam yasak kitaplar 
    suç ortağı şiirler 
    sevdiğim bir kaç poster 
    odam bir karaduygu fotoğrafı 
    o çember zaman içinde 
    yoktu ki varolmanın başka yolları 
    yastığımın altında 
    tutukluk yapmaz silahım 
    uykumu bekleyen kelimeler 

    geri dönüyorum 
    geçmişte çalınan bir gecenin kapılarından 
    yarım kalmış bir sevişme hatırlıyorum 
    bir daha hiç tamamlanmamış olan 
    sonra bir diğerini, bir diğerini daha 
    derken dağılmış kristal 
    odalarda sızlayan 

    sonra seni 
    siyah motorsikletli çocuk 
    deri ceketin odamın duvarında asılı kaldı 
    yıllar yılı birbirimizi paralamaktan 
    vazgeçip seviştiğimiz ilk ve tek akşamdı 
    benim için sus payı birkaç şiirsin artık eski hatıra 
    ya sen ne yaptın bunca zaman 
    değişmesi gerekeni sağlaştırmaktan başka 

    bak duyuyor musun 
    Deep Purple, Led Zeppelin 
    Emerson, Lake and Palmer 
    plak zarflarında yitirdiğimiz ritüel 
    bugün birinci viteste yaşıyormuş gibi 
    bir duyguya kapılıyor musun ara sırada olsa 
    buluştuğun birileri var mı 
    gecenin, müziğin, şiirin toprak hattında 
    kapamadan gittiğin arka kapı 
    bak açık duruyor hala 
    uğrar mısın bir gün unuttuğun ceketini almaya 

    Hırsızlığın ürpertili monologu: 
    Kendime hayatımı anlatıyorum 
    Daha o zamanlar biliyordum 
    Yapmaya çalıştığım her şeyin 
    Kendime hayatımı anlatmak olduğunu. 
    Sözcükleri sevmeyi, büyütmeyi, büyülemeyi, 
    onları sivriltip silah yapmayı, yaralamayı da 
    süsleyip gönül almayı da 
    aynı zamanlarda öğrendim. 
    Sözcüklerin karbon ve elmas gücünü keşfettim. 
    Gecenin geometrisinde, müziğin matematiğinde 
    Saklı duruyor şimdi gizli sözlüğüm 
    Uzakta değil 
    Hırsızlığın ürpertili monologu 
    dilimin ucunda siyanürüm. 

    Duvarlarda uzak bir geleceğin koyu gölgeleri 
    Şiirlerimizi okurduk mahcup bir fısıltıyla 
    plaklar dinletirdik birbirimize, filmler anlatırdık 
    Sonra gizlerimizi vermeye gelirdi sıra 
    dünyayı anlamanın yakıcı isteğiyle 
    gömüldüğümüz kitaplar, genç ölenlerin matemi... 
    Hiçbir şey ilham vermezdi aşka ve kavgaya 
    Eric Clapton'ın gitarı, Genesis'in tarihi 
    ve Ayın öteki yüzü kadar 
    Şimdi radyoyu açsam 
    Biliyorum dünyanın bütün radyolarındasınız 
    Gençliğini kirletilmiş takvimlerde yaşayanlar! 

    Artık ne montumun cebindeki çakı 
    Ne yüreğimde tetiği düşmüş sözcükler 
    Çok zaman oldu 
    Odamızın kapısını çekip 
    O evlerden çıkalı 
    Ellerimizi ve yüreğimizi kirletmeden geçtik"
    14 ...
© 2025 uludağ sözlük