Şu an yapmakta olduğum aktivite. Elimde evden çıkmadan önce hazırladığım kahvemi koyduğum termus bardak ve arada şarkıyı değiştirmek için cebimden çıkardığım telefon. Her 100 metrede bir sarı ışıklı sokak lambaları, nadiren caddeden geçen arabalar, bomboş kaldırımlar ve düşüncelerinde kaybolmuş ben...
Kalabalık bir şehrin haddinden fazla hareketli bir semtindeyseniz kafa dinlemek için yapabileceğiniz bir aktivite. Kaldı ki yazın gece 4te bile trafik ve korna sesleri olduğu için kışın daha tercih edilesi.
gece saat 4te balatta yürürsen kalp ritmini yusuf yusuf diye duymana sebep olan olay. site içinde evin varsa çık dolaş özellikle yaz geceleri muhteşem duygu.
Huzur verici en güzel olay fakat tek başına olma kısmı tehlikeli olabilir. Bu yüzden her ne kadar huzur vereceği düşünülse de cesaret edilemeyen bir eylemdir.
gece saat 2-3 ise, sevgilinizden yeni ayrıldıysanız, mevsim kış lapa lapa kar yağarken ayağınızı bastığınız yerdeki karın gıcırtısını duyuyorsanız, hele bir de bunun üstüne sigarayı tüttürüyorsanız muhteşem birşeydir. ben hiç bitmesin isterdim.
O gecenin sabahında önemli bir karar alacaksan veya hayatında önemli sayılacak bir şey yapacaksan o kadar süper ve rahatlatıcı ki. Zaten, insanlar yürüdüğü zaman daha fazla ve bir o kadar da verimli olarak düşünüyorlarmış. Bunun üstüne, ay'ın o muazzam ışığı ve yıldızların parıltısı altında yaptığınızı düşünsenize! (bkz: çokzel)
ey tacavüzcüler, ey karanlıkçılar rüzgarın sevgisni siz mi hissedeceksiniz hep ?!
biz de hissedelim, geceyle biz de sevişelim eğer böyleyse
geceler de özgür olalım!
her gece hem de gibi.
--spoiler--
''bir adım daha atsam çıkıcaktım. sadece insanlıktan değil, bütün dünyadan. insanın kendi imkanlarıyla bir uzay mekiği inşa etmesi böyle oluyor işte. önce deneme mahiyetinde fırlatılan maymunlar gibi birkaç duygu bindiriliyor mekiğe. sonra da bütün beden, bütün beyin hazırlanıyor, dünyanın dışına yollanmaya. tek amaç, ay'a benzeyen bir uydu olmak.
dünya güzel ama çok uzaktan diyebilmek...''
''terk ettiklerimi dikiz aynalarında aramak artık acıtmıyordu beni...''
''ama birden farkettim ki ne ben, ne de başka birisi hiçbir yere ait değildi. aidiyet bir kandırmacaydı küçük çocuklara anlatılan. hiçbir yerde hiç kimse beklemiyordu beni.''
''nasıl bu hale geldim? nasıl bu kadar insanlıktan çıkabildim? seyrettiğim filmlerdeki kahramanların gerçek olabileceklerine nasıl inandım? romanların, tuvalette okumak için yazılmış olabileceklerini nasıl düşünemedim?''
''bütün hayatımız boyunca beklediğimiz ve nereden geleceğini bilmediğimiz huzuru arıyoruz. ve tükenmez huzur arayışımız hayatta kalmamızı sağlıyor. aslında yalan söylüyorum. ben hiçbir şey aramıyorum ve beklemiyorum. sadece duruyorum. kaçanı da durduruyorum. ''durun!'' diyorum, ''gitmenize gerek yok. onlar size gelirler.'' ''
--spoiler--