Korkmamalı. Aksine şu tehlikeli gezegende en güvenli yerler mezarlıklardır. Şahsen bir gece peşime biri düşse yada evsiz kalsam gider mezarlıkta uyurum. Bi selamlama şeysi vardı limdi hatırlamıyorum. Selamlayıp, üç ihlas bir fatiha okuyup iki mezarın arasına kıvrılıver. Bişicik olmaz. Ölüden değil diriden kork.
Vakti zamanında ilginç bir şekilde bağımlısı olduğum hadisedir. Sonrasında yaşadığım bir olay üzerine bıraktım ya da en azından eskisi gibi sıklaştırmadım diyeyim.
amerikan kültürünün üzerimizdeki etkilerinden ötürüdür. return of the living dead'leri çok izlemekten oldu bu hal.
sizi bu return of the living dead'ler bozdu.
karanlık ve sessizlik insana ölümü ve korkuyu hatırlattığı için. gidilen yer de pek gece gezmesine gidilecek bi yer olmadığı için korkutur. küçükken tuvaletten odaya 2 saniyede gitmenin sebebi de budur.
gittiğim çok oldu ama hayvanat korkutuyor insanı. yarasa, karga falan ağaçların arasından alçak uçuş yapıyor daha kötüsü kedi büyüklüğünde farelere denk geldim, ısırsa hazır mezarlıktayken bi köşede ölür gidersin. kirpi de cabası.
Akıllara şu hikaye gelir
istanbul'da 1800'lü yıllar.
O zamanın ünlü kabadayılarından Ustura Kemal ve arkadaşları, Karacaahmet Mezarlığı'nın karşısında bi evin bahçesinde çilingir sofrası kurmuşlar. içki masası muhabbeti tüm hızıyla devam ederken laf dönüp dolaşıp mezarlık ve ölü konusuna gelmiş. içinde zırnık Allah korkusu ve vicdan bulunmadığını iddia ettiği için lakabı Allahsız Osman olan bir kabadayı, "Ulan ölü ne ki be?! Sen sağ olanlardan kork, ölüden kimseye zarar gelmez" demiş. Ustura Kemal da muhabbeti koyulaştırmak için, "Ulan Osman, madem ölüden korkmuyosun, gel şunu iyiden iyiye ispatla bize" diye dalga geçmiş. Allahsız Osman bunu nasıl yapacağını sorunca, Ustura Kemal, "Aha şu karşıdaki Karacaahmet mezarlığını görüyosun. Madem Allah'a inanmaz ve ölüden korkmazsın, bu gece 12'de mezarlığa girip sana vereceğimiz kazığı mezarlığa içinde bi yere çak. Sabah biz gidip, kazığın orada olup olmadığına bakarız. Eğer orada bi kazık varsa seni takdir ederiz" demiş. Allahsız Osman aslında, gece mezarlığa girmek bi yana, yanından geçerken bile türkü söyleyen bi adammış. Ama yiğitliğe leke süremeyeceğinden, "Peki ama siz de benimle gece gelip, mezarlık çıkışında bekleyeceksiniz" demiş. Zaten bu konuşmalar akşam saatlerinde yapılıyomuş, gece yarısı kalkıp Karacaahmet Mezarlığı'na gitmişler. Osman, gece karanlığında mezarlığın büyük kapısından içeri girmiş. Herkesin Allahsız Osman olarak bildiği o cesur (!) kabadayı, mezarlığın içinde salavatlar getirerek bi elinde kazık, bi elinde çekiç ilerlemiş. Bi mezarın yanına geldiğinde alelacele eğilip kazığı yere çakmış. Korktuğu için de hemen or'dan uzaklaşmak istemiş. Ama bi'şey, giydiği setrenin, (o zamanlar erkeklerin giydiği uzunca eteği olan bi tür giysi) ucundan tutmuş. Allahsız Osman vargücüyle, "imdaaat! Ulan yardım edin. Ölü beni tutuyooo" diye feryat etmiş ama kendinden epey uzakta olan arkadaşlarına sesini duyuramamış. Bağıra çağıra mezarın üzerine yığılıp, kalp krizinden oracıkta ruhunu teslim etmiş. Uzunca bir süredir mezarlığın dışında bekleyen arkadaşları, Allahsız Osman'ın kendilerine oyun oynayıp, mezarlığın öteki kapısından çıktığını düşünüp dağılmışlar. Ertesi sabah ise, Ustura Kemal ve arkadaşları kazığın çakılı olup olmadığına kontrol için Karacaahmet Mezarlığı'na gelmiş. Bir bakmışlar ki, Allahsız Osman, kazıkla beraber setresinin ucunu toprağa çakmış durumda, bi mezarın üzerinde cansız yatıyormuş.