bütün gün gözyaşlarına direnmiş insanın gecenin bir yarısı ki gecenin sanırım tek yarısı vardır daha fazla bastıramadığı yaşlarla karşı karşıya kalması durumudur. *
ink filminden; " ışıklar söndüğünde ve şehir uyuduğunda, iki güç ortaya çıkar... onlar bizi bu gücün dışında tutabilmek için görünmezdirler. iki farklı gücü temsil eden bu gruplar, rüyalarımız aracılığıyla ruhlarımız için savaşırlar. gruplardan birisi umutlarımızı destekler ve iyi rüyalarımız aracılığıyla bizlere güç verirler... diğer grup ise kabuslarımızdan yararlanarak bizleri çaresizliğe doğru sürükler."
insanın kendisiyle hesaplaşma, günahlarıyla yüzleşme vakti... Gece yarılarında çıkar yerinden, tüm bilinmeyenler ve bilinenlerin meçhul yüzü. Tüm hastalar, yaşlılar, duyguları yıpranmış insanlar geceleri daha şikayetçidir. Geceleri hatırlanır sevgililer; geceler boyu mahzundur tüm evren. insan; bu saatlerde günahlarının çokluğuna, hayatındaki zamansız ayrılıklara ağlar; kendini değersiz hisseder. Gün boyu başkalarını suçlamıştır oysa. Hep başkaları yüzünden yaşanmıştır çünkü bunca acı! Kimse ne anlamıştır ne de dinlemiştir onu... Karanlık çökene kadar diğerleri vardır hep. Ve diğerlerinden bizi ayıran tek özelliktir her şeyi bizim iyi bilmemiz... Gece oldu mu mutsuzluk, o koca cüssesiyle gelir oturur insanın yüreğine. Sayfalar arasına hapsedilmiş; unutulmaya, silinmeye çalışılan mutsuzluklar, sıkıntılar ortaya çıkar teker teker. nasıl da acır kendine böyle anlarda! O zaman nasıl da gecenin saflığını, sükunetini yırtmak istercesine haykırır ve hıçkırarak ağlar... Tek yanlış ve tek suçlu kendisidir aslında. Çünkü bütün acılar onun yüzünden yaşanmıştır, nice dost onun yüzünden üzülmüş, ağlamıştır... bütün çıplaklığıyla haykırır gece: "Ey insanlar! Gelin, arının hatalarınızdan; örteyim ne kadar utancınız varsa hayatınızdan." Hazin bir tablonun müjdeye dönüşeceği bir anda, nedense kaçmayı tercih ederiz hep. bunaldıkça müzik dinlemeyi tercih etmemiz de belki de bu yüzden... gecede Yıldızlar birer dost; karanlık bir yoldaş, yalnızlık rehberimiz olur hayatımız boyunca. Kirlenmeden yaşayamıyorsak da gözyaşlarımızla arınmanın bilgeliğine ulaşırız umarım...
yalnızlık, memleket hasreti, hain bir sevgilinin sebep olduğu bir kac doz damardan alınan sarkıylada
etkisi artan, bu aralar cok sık hissettiğim duygu...
gece ile gelen sakinlik ile birden tüm "keşke" lerin akla gelmesi ile oluşan, yakılan bir sigara * ile etkisi bir süreliğine geçiştirilebilecek zor an.
anlamsız bir hüzündür. çok saçmadır. öyle böyle değil. acayip saçma ama, hiçbir şey yokken yine içim sıkıldı şimdi. gayet iyiydim aslında. birkaç saat öncesine kadar saçma bir heidi neşesi vardı içimde. kırlarda koşup oynuyor, sincaplarla şakalaşıyor, koyunların üstüne binip basıyordum kırbacı, basıyordum kırbacı. ama şimdi yine bir boşluk hissi var içimde. can sıkıntısı desem değil. solitaire baya sarıyor beni. üzüntüye sebep olabilecek başka herhangi bir şey de hissetmiyorum. ilginç gerçekten.
şimdi "bunları bize niye anlatıyorsun lan angut" diyenleriniz de olur kesin. ama bir şeyler yazmam gerektiğini hissettim. durumum cidden çok kötü sanırım. bir playlist yapmışım içinde cengiz kurtoğlu'ndan duman'a, deniz seki'den sezen aksu'ya, eminem'den ciguli'ye kadar bir ton alakasız şarkıcı var. hayra alamet değil bu playlist. ilk defa başıma geldi. sinan özen bile var lan. oha, psikoloğa ihtiyacım var sanırım.
hayatınızdan bir günün daha eksildiği için hissedilen hüzündür. kaçınılmaz sona bir gün daha yaklaştığınız içindir. belki de herkes gibi neden ben de uyuyamıyorum diye düşündüğünüz içindir. sahi neden ben de uyuyamıyorum?
gecenin beraberinde getirdiği yalnızlığın sebep olduğu hüzündür.
gündüz işinde gücünde olan ya da yarasa hayatı yaşayıp gündüz vakti uyuyan insanlar o süre içerisinde aslında ne kadar yalnız olduklarını farkına varamazlar. günler bir şekilde geçer, ama geceler insanın kendisiyle baş başa kaldığı yüzleşme zamanlarıdır. kendinle baş başa kaldığında; konuşacak, dertleşecek başka bir dertliyi yahut dert doktorunu bulamadığında hüzünlenirsin. içini kemiren tuhaf bir hüzün peydahlanır. aslında o dertleşmelerin de yalan olduğunu anlarsın. aslında şu dünya üzerinde hiçbir derdin dermanı olmadığını anlarsın. hiç bir yaranın tam olarak kapanmadığını anlarsın. her yara sadece kabuk tutar. ne zaman o kabuğu kaldırmaya çalışsan tekrar kanadığını anlarsın. mehtaba doğru döner yalnızlığını içkiyle sigarayla paylaşırsın. zor zamanlarında yanında olan sinsi, kaypak arkadaşlarınla...