arkadan hafif hüzünlü bir şarkı çalar o an odada kimse yok, bir sen bir tavan. tutanacak son dalın dahi yoktur. şarkıya kaptırırsın kendini ve uykuya dalarsın.
bakarsin camdan disariya. saat gecenin 2si. derdi tasasi pek olmayanlar dalmistir uykuya artik. sen ve senin gibiler ayakta iste hala. tabi ramazan kimileri sahur icin ayakta onu da unutmamak lazim. yasanmisliklari düşünürsün, ne olduğunu yaptıklarını düşünürsün. hoslandigin vardir. bir iki gun sonra onu artik aylar boyu goremeyecegin aklina gelir. gorsende bisey olmuyodu aslinda öküz gibi bakiyodun sadece ama saf bi şekilde bisey dusunemeden. o unutturuyodu cunku kim olduğunu naptigini.
Geceleri herkes uyurken uyanıksındır çünkü canın acıyordur ama sabahları günlük hayatın sorumluluklarından, yoruculuğundan hissetmeye zamanın kalmıyordur. Geceler bunun için vardır. Biriktirdiğimiz her neyse; gözyaşı, anı, sevgi, nefret bütün bunları kusmak için vardır.
ışıkları kapattım tüm koridorlarım hüzün dolsun diye. ne bileyim ben rahatlatıyor işte yalnız dökülmüş birkaç damla göz yaşı beni. üzüldüğüm ne ben, ne de sen. üzüldüğüm sadece nasıl bağladığımı unuttuğum ilmiklerim!
Tüm koridorları hüzün dolan arkadasları edebiyat yapmaya bekleriz.
Bayılıyorsunuz bu gereksiz şeylere çünkü. Olm siz çektiğiniz hüznü, sırf şu berbat edebiyatı yapabilin diye seviyorsunuz.
Amk ya.