davetsizdir.
hem o nası bişiy ya.. gece gelen hüzün, sabah gelen hüzün, öğle namazına mütakip gelen hüzün.. nedir bu sınırlandırma isteği. hüzün hüzündür yani. gece geldi diye sıfat takmak gerekmez. öyle denk gelmiş gelmiş yani. geceye denk gelmiş hüzün desek daha iyi olur. hatta diyelim.
tüm sesler dinmiştir artık ve
o çıkagelir tüm ihtişamı ile.
koşulacak hedef odur artık,
beslenecek ümit,
koklanacak çiçek,
içilecek su,
yaşanacak hayat
hepsi o olmuştur.
kadehinde yudumladığın,
şarap değil odur.
güneş yoktur artık,
içini ısıtan odur.
hiçlik, hiç de hiç gibi davranmayıp vurur boynuna boyunduruğu gece... karanlığın içinde huzur yoktur. gecenin içinde gizli gizli ağlayanlar, çığlık atanlar, yalnızlığının boğazına yapışıp onu öldürmek için tüm gücünü harcayanlar vardır. Karanlığın içinde küfür vardır, alkol vardır, onlarca paket sigara vardır. gecenin içinde biz yoktur, gecenin içinde yalnızca ben vardır.
2.karanlık ya her yer, yok ya sahte maskeli yüzler... Mecburiyetler bitti ya hani. iş yerinde gülümsemek(!), ailemizi üzmemek(!), çevremize mutlu görünmek(!), hüznü saklamak(!).. Geçti ya bunlar.. kaldık ya gene kendimizle*, hani sardı ya bir karanlık cevremizi... gitti ya o mavi bulutlar.. Kapladı ya etrafı bir lacivert boşluk...
gece sessizdir. Gece lafazandır, gece suskundur, gece gevezedir, açık sözlüdür. gündüzün anlattığı ne varsa gece anlarsın. anladıkların ya uykunu kaçırır ya hüzünlendirir ya da kinlendirir.
Bütün günün gürültüsü, hareketi ve yorgunluğunu arkanızda bıraktığınız vakit * manen omzunuza fakat aslında zihninize çöken ağırlıktır. Bambaşka bir tadı da vardır aslında.