hakkında bir şeyler yazdıracak kadar usulca yüreğe vurandır.
şimdi ben sustum sen vur
pantolonum yatağın üstünde, yanında kazağım
dirseklerime kadar çekilmiş bir huzur
kürek kemiklerim deli gibi kaşınır, arkaya taranmış saçlarım
sakın içeri dalıyım deme, cama usulca vur yağmur.
gece en iyi dosttur belki de soğuk kış günlerinde.
usul usul içine damlar,yalnızlığını alır götürür
bir selamdır uzakta ki sevgiliden..
huzurdur her cama vuruşunda çıkardığı ses..
Zaten darmadağın olmuş bir küçük! kızcağız için, cama vuran her damlasının bir şey ifade ettiği, yüreğini hiç yanmamışçasına yaktığı yağmurdur... Küçükken duyduğumda korkuyla kulaklarımı kapattıran yağmur sesi şimdilerde içten içe kendini dinletir oldu. insan 7'sinde neyse 70'inde de o değildir işte!
Entry'nin bundan sonrası başlıkla ilgili değil sanırım sevgili sözlük, affet! Yazdıran yağmur mu yoksa başlık mı bilemiyorum. *
Küçüklükten beri en sevdiğin kakaolu pudinge sırf o muzlu seviyor diye ihanet edebilirsin. Tarhana çorbasının kokusu -o seviyor diye- bir başka gelir burnuna. Bugüne dek çok kez hiç kimseyi düşünmeden öylece dinlenilen Ankara şiiri, Ankaralı bir genci düşünerek dinlendiğinde daha da güzelleşir. Sanki yıllardır o'nun içinmiş Yılmaz Erdoğan'ı, Ankara'sını bu denli sevmek.
Dur yağmur!
Islattığın toprağın kokusu onun kokusundan güzel değildir, eminim!
oyun oynamak için sokağa çağıran çocukluk arkadaşıdır bazen öldüğü çok sonradan duyulmuş,
ağzımızı açıp içmişizdir onu bir zamanlar şimdi heyecan uyandırmasa da bardaklara doldurmuşuz annemiz "pis işte görmüyor musun? " diye bağırırken ...