ay ışığı ayak parmaklarını gıdıkladığında uyanıp yola düşmek. bir bakmışsın gene gece olmuş, rüzgar pencerenin perdesini adana dürüm misali sarmış, masadaki karalanmış sayfalar yerlere saçılmış, yarım kalmış sigaranın külü komidinin üzerine dökülmüştür. bütün bu cansız doğadan bir an evvel kaçmak istersin. kendine bir kahve yapar içini ısıttıktan sonra hemen üstünü giyinip göle doğru geceyi adımlarsın.... göl kenarında yürürken ayakların kurbağaların sesiyle ritim tutar, ay ışığı gölgeni kovalar, nefesin daha da soğur, öylece ellerin cebinde yürüyebildiğin kadar yürürsün. ne göl biter ne yürüme şevki, önüne çıkan pet şişelere plaseler vurarak hızlanırsın.
hollywood filmi sahnesinde yaşayabileceğiniz faaliyettir. yani böyle çalışma masası, sade kahve, gecenin karanlığında evin ilerisindeki göle dolaşmaya çıkmak. bize ters bunlar.