Şu anda bünyeye sanki karabasan gibi çöken istektir.
Gidip içinde 3 tane kamyon şöförünün çorba içtiği, 2 kişinin farklı masalarda uyuduğu bir otoban lokantasında gecenin 4 buçuğunda hiç bayatlamayan çaydan içmek misal.
Sonra farını kapattığında neredeyse samanyolunun tamamını görebildiğin o ıpıssız tarlanın kenarında çiş molası vermek.
Durup oracıkta gecenin kendi sesini dinlemek biraz... Sonra aynı gecenin milyon yıldır bitmeyen yalnızlığıyla sohbet etmek.
Hedefsiz öylece dümdüz yolda araba sürmek kendinle konuşa konuşa, bağıra çağıra... Kendinle kavga ederken kendini alttan almak biraz.
Uykun gelince sağa çekip dünyanın en temiz rüyasını görmek, Hayatının en mutlu uykusunda.
geceyi deniz kenarında bitir bari sabah uyanınca denizin yakamozları sarsın dört yanı. sonra serin sulara atlayıp karnındaki üşümeyi hisset ve geçmesini bekle şimdi şimdi geçer diye diye.
euro truck simulator 2 ile bir nebze bastırılabilen istek. atletle oynayıp sol eli pencereden dışarı çıkarmak, köln'den ostrava'ya kömür taşırken arkada çalan kral fm...
Bir sonraki evresi Ülkeden siktir olup gitme isteğidir.
En son manitayla buluşmak için böyle bir yolculuğa çıktığımda, yol üstü bir tesiste cüzdanını çıkartmaya çalışan bir kara çarşaflının -istemsizce- memesini görmüştüm. işte o an ülkeden siktir olup gitmek istemiştim.
Bu yolculukta yağmur damlaları aracın ön camlarına dökülüp süzülürken, arka planda çalan türk sanat müziği de size eşlik ediyorsa, yahut jazz, blues falan da olabilir, oh my god.