işin ilginç yanı bundan 4-5 yıl sonra bu günleri özleyeceğimin farkındayım işte. Reçeteyi yazıp ilacı bulamamak benimki. Tabi bu saplantı olayı sadece anısı olan bir yerde sıkılma olayı yaşandığında oluyor işin iyi yanı da bu.
yapmayin ben yaptim siz yapmayin cok cekersiniz, cok cektirirsiniz etrafinizda kim varsa.. zararin en buyugu sizi paranoyak, takintili biri yapmasidir.
Bodrum mesela, benim çocukluğumdan beri her yazımı geçirdiğim, sitedeki herkesin neredeyse kendi çocuğu ya da torunu haline geldiğim biricik yazlığım. Yazlıktan kasıt anneannelerin evi. Bu sene ise buradaki "bizim jenerasyon" tamamen dağılmış haliyle Sou Maravilhoso da sıkılmıştır. E sıkılınca yine geçmişe saplantı huyu istemsizce başlar. Ama nasıl saplantı: Eski bir şarkı hatırlayıp üzerinden geçen yılı hesaplayınca hüzünlenmek, aile fertlerinin kaç yaşlarında olduğunu hatırlayıp hüzünlenmek, çocukluktan bilinen dedelerin aile dostlarını görüp onların 10-15 sene önceki hallerini hatırlayıp hüzünlenmek, ergenlik dönemindeki kardeşinin çocukluğunu hatırlayıp hüzünlenmek, 2000den sonra doğan çocuklara "o yılda çocuk mu doğar" mantığıyla itici bir gözle bakmak, tek başına kalınca çalışan veya bu sene gelmeyen arkadaşlarla olan geçmişi hatırlayıp hüzünlenmek, hatta gökyüzüne veya herhangi bir manzaraya bakıp hüzünlenmek. Bu saçma saplantı 1 aydır peşimi bırakmıyor. Tamam, belki en kötü ve sıkıcı yazımı yaşıyorum. Tamam 2 ayım belki de gerçek anlamda çöp oldu. Ama bunun gibi durumlarda şu anda olduğu gibi ağır olmasa bile hemen geçmişi hatırlamak gerçekten artık sinir bozucu bir durum aldı. Tamam geçmiş daima hatırlanmalı, unutulmamalı ama geçmişte yaşamaya çalışıp bunu mantıken yapamayınca da ağlamaklı olmak, bunalıma girmek de artık sinir bozan bir olay. insana gerçekten boğulmuş hissi veriyor.
Şuraya da içimi tam olarak olmasa da döktüm sözlük ahalisi. Umarım canınızı sıkmamışımdır.
insanların yaptığı, beynin de kurguladığı en büyük ikilemlerden bir tanesidir. önüne mi bakacaksın yoksa geçmişe takılı kalıp hala geçmişte mi yaşayacaksın. öyle filmler de görüldüğü gibi olmasa da. vardır bir telafuzu.
Insanda belirli bir miktar yasama gucu vardır.Yarısını dün yaptıklarına ah vah ederek harcar.Yarısını da yarın ne yapacagına harcar.Icinde bulundugu zamanın kıymetini bilmez.Hayatın tadınıda hicbir zaman alamaz.Gecmise saplanıp kalmak iste tam da boyle bisi.
geçmişte yaşadığı olayların izlerini, gününe taşıyanlar ile ilgili çok hoş bir hikaye anlatılır;
iki budist öğrenci yolda yürürlerken, derede karşıdan karşıya geçmeye çalışan, ama bunu bir türlü başaramayan bir kadın görürler. Budist öğrencilerin değil bir kadına dokunmaları, ona bakmaları bile yasak olduğundan, bir öğrenci başını önüne eğerek, yoluna devam eder. Bir diğeri ise durarak kadına yardım önerir ve diğer öğrencinin şaşkın bakışları arasında kadını sırtına alarak dereden karşıya geçirir. Sonra öğrenciler yürümelerine devam ederler. Ancak, şaşkınlığını ve belki de kızgınlığını- üzerinden atamayan, kurallara bağlı öğrenci, diğerine bir süre sonra dayanamayarak sorar:
"Sen biraz önce ne yaptın? Bir kadına baktığın onunla konuştuğun yetmezmiş gibi,
bir de onu kucaklayarak karşıya geçirdin."
Kadını taşıyan şöyle cevap verir:
"Ben o kadını bir saat önce kucağımdan indirdim, sen ise hala yanında taşıyorsun."
önemli olan geçmişte yaşadıklarımızı yanımızda taşımak, onların endişesini hissetmek değildir. önemli olan anı yaşarken geçmişte yaşadıklarımızdan ders çıkarabilmek ve ona göre hareket edebilmektir..
galatasaraylıların sıklıkla yaptığıdır.
12 yıl önce aldıkları avrupa kupasını hala göze sokuyorlar.
ulan aldın tamam eyvallah. biz de çıktık sevindik. her ezilişde "ama bizim avrupa kupamız var" ağlayışı ne lan?
sizden sonra o kupa 11 kez el değiştirmiş. neyin peşindesiniz siz?
hayat otobüsünü dikiz aynasına bakarak sürmektir. bu yüzden kazalar kaçınılmazdır. dikiz aynasına değil önündeki yola bakarak ilerleyebileceğini bir an evvel anlamak şimdideki mutluluğu görmeyi sağlayacaktır. zaman zaman takılmak normaldir ama takılı kalmak şimdiki zamandan çok şey kaybettirecektir.