galatasaray taraftarı olarak gittiğim 9 ağustos 2009 gaziantep-galatasaray maçında,trafikte bayrak sallayarak şehri turladığımız zaman insanların garip bakışları yerine,"baba biz sizi destekliyoruz yenin be şu antep'i" şeklinde diyaloglarla karşılaştım.
antep halkının içinden olan çocuklar bile bizleri formalarımızla bayraklarımızla görünce gülümsüyor, hatta bizlerle gelip muhabbet etmek istiyorlardı. biraz tedirgin olarak girdiğimiz stadyumda hiç taşkınlık çıkmadan gönlümüz rahat bir şekilde ayrıldık. demek istediğim şudur ki gaziantep halkı yıllarca süper ligde bulunduğu için artık bazı durumları kaldırabilecek hale gelmiş.
kısa bir süre içerisinde gözlemlediğim bir şey vardı,antepliler cümlenin sonunda ki kelimeyi uzatarak söylüyor, dinleyen için hoş bir durum oluyor. *
öyle 2 günde gezip de yargılanmaması gereken şehir.
gaziantep' e geldiysen eğer dostum, en temel başlangıcın mümkünse antep' in yerlisi olan birinin yanında kalmaktır. en has yemekleri , konuşulan o güzel şivenin yumuşaklığını ve akıcılığını sadece ve sadece o şehrin yerlisinden tadarsın. bu her şehir için geçerlidir. hadi yerlisini bulamadın , bari bilen biri ile geziver.(!)
şehrin yukarısı diye tanıtılan ve eski antep diyede tanımı yapılan yer, şayet; arap, ırak , iran cart curt kokuyor ise dostum yanlış yerdesin orası karşıyaka ... ibrahimli ve sarıgüllük mahallelerine dikkat çekmek istiyorum. hadi sarı güllük hadi neyse de . ibrahimli dediğin daha 7-8 yıllık bir mazisi olan bina yığını topluluğu... bu mudur kültür? bir şehrin kültürünün güzelliği ve çirkinliği bununla mı ölçülür oldu? gaziantep bakırcılık zanaatında yer edinmiş bir şehirdir. antepe geldi isen bunu görebilrsin. bakırcılar çarşısı vardır. onun dışında sedef kakma, antep işi diye adlandırılan el işleri ,kilim işlemeciliği... sanatla bi bağlantın yok ise tarihi yönüyle ilgilenebilirsin. birçok antik kente ev sahipliği yapmıştır. mesela herkezin bildiği birtane örnek veriyim; zeugma. git babacım oraya hem vapura binip fırat nehrinde gezmiş olursun mis gibi. hemde zeugma antik kentini görürsün. tarih te mi sarmadı? ozaman otur bir miğde fesatı geçirtelim sana.
önce sabah 5te kalkıp beyran içmeye gidelim hacı, akabinde katmeri ile sıkması ile kaymağı ile sıcak tırnaklı ekmeği ile ve tabi diğer adını şuan hatırlamadığım birçok çeşidi ile güzel bir kahvaltı. öğle yemeğinde içli köfte, zeytin böreği , pirinç böreği, malkıta köftesi yada omaç olabilir, hani akşama yer kalsın diye(!) , aparatif takılalım. akşamda firikli acur dolması olur, ekşili ufak köfte olur, yanına lahmacun bol söğürmesi ile, kilis kebabı olabilir. (tabi üstad bunlardan birini yersin değil kastım, antep halkı misafir perverdir. "babalı boynuna" der yedirir sana bunların hepsini. )
ha ramazan bayramı mı? ozaman yuvarlama yersin. tatlı olarakta alabildiğince baklava şöbiyet ve bülbül yuvası...
ha kurban bayramı mı? dibine kadar kebap yersin, tatlı olayında ise gene aynı usül baklavadır kadayıftır.
yani uzun lafın kısası anteptir burası. türkiyede en çok göç alan şehirlerin başı çekenlerinden... yerli halkı ayırt etmek için ise soyadı bilmen lazım gelir. şayet öyle sanıldığı gibi giyim kuşamla bir yerin yerlisi ayırt edilmez. gerçi bunu şuan açıklamam genel bir hakaret gibi oldu. bunu herkez bilir. okuma bayramındamıyız canıım , yöresel kıyafetle gezelim dimi? onu geç. bir yerin yerlisi yani şehirlisi demek oluyor bu, yöresel kıyafet giymez. (tutamadım açıkladım)
ne acıdırki gaziantep almış olduğu yoğun göçler sebebi ile farklı kültürlerin birbirine harmanlaştığı bir şehir olup çıkmıştır. ama bu semtler bellidir. bunu burda yaşayan halk bilir zaten. dışardan biri gezip görmek istiyor ise de başta söylediğim gibi yerlisine denk gelmesi hayırlı olur. ha en kötüsü bilen biri ile geziversin.
beklentili olmalı tabi insan, geldiği yere göre beklenti çıtasını oluşturmalı. tabi ki londradan , paristen gelen biri için değişik gelebilir. ama sadece değişik. ama be gülüm türkiyemden gelipte ne beklersin ne ararsın sen buracıkta...
neresindesin hayatın?
kebap burda, baklava burda, lahmacun burda, atatürk' ün kütüğü burda, peki sen nerdesin yoğrum?
büyük şehirden gezmeye gelenleri yemekleri ile oldukça memnun gönderen ancak istanbul, ankara, izmir, bursa, adana gibi şehirlerden bu kente yaşamaya gelen insanlar için hayal kırıklığı yaşatır. sonuçta bir doğu kentidir ama doğu kentlerinde arasında özel bir yeri olduğu doğrudur. kral arkadaşlar edinebilirsiniz.* halkının günlük konuşmaları alışkın olmayanı ortadan ikiye böler. aslında antep anlatılmaz yaşanır.
edit: 200. entryimi 4 güzel yıl geçirdiğim gaziantep'e yazmış oldum farkında olmadan.
görmeden, duyduklarıyla bir antep profil oluşturanları, beklentileri yüksek olanları, biraz hayal kırıklığına uğratan şehir. *
şehrin yukarı yakası olan yerler -sanırım eski antep diye geçiyormuş- iran, suriye, ırak gibi arap ülkelerini anımsatan, göze kötü görünen bir yerleşim ile donatılmış olmakla beraber, insanların giyimleri, kültürleri bir garip..
ancak ibrahimli, sarıgül tarafları ise standartlar seviyesinde, kafada oluşan profille paralellik gösteriyor denilebilir..
yerli halkı ayırt edilebilecek kadar göze çarpan şehir.
bu arada ağız tadını çok iyi bilenlerin şehri..
Türkiye'nin en büyük illerinden birisidir. Nüfusu 1.5 milyonu aşar. Aynı zamanda, Türkiye'nin en önemli sanayi, ticaret, turizm ve hizmet yerlerinden birisidir. Gaziantep, Türkiye'nin hâlâ yaşanılan en eski, Dünya'nın ise hâlâ yaşanılan 9. en eski kentidir. Kent yöresinde Taş Devri'nden kalma eserlere rastlanmıştır. Kent, tarihi kalesi, baklavası ve antep fıstığı ile meşhurdur...
iki günde ne kadar anlaşılır bilmem ama benim için bursadan daha modern bir yer izlenimi bırakan şehir .yemekleri ve tatlıları zaten mükemmel.memur olsam tayinimi isterim.. o derece...
20 yil önce eski püskü varoslari andiran, simdi ise restore edilmis camileri, hamamlari ve eski tas antep evleriyle ilgi odagi olan, dogmak ve büyümek serefini yasadigim güzide sehir.
kendileri daha once frankfurtta kullanılmıs 17 adet tramvay vagonu satın almıslar. hayırlı olsun. darısı henuz tramvayın hikmetini kesfetmemis diger guzide sehirlerimizin basına.
iki hafta kaldığım, işlerden dolayı pek gezme fırsatı bulamadığım ama bakırcılar çarşısıyla, kalesiyle, eski dar sokaklarıyla, ismini şuan hatırlayamadığım tarihi kahvehanesiyle, anadolu evleriyle, katmeriyle, yuvalamasıyla, kebaplarıyla beni benden alan, ilk fırsatta tekrar gitmemi düşündüren, modernliğiyle tarihi harmanlamış güzel şehir...
efem gaziantep'de bir adres tarif ederken, parkın ilerisinde veya kebabcının karsısında gibi icinde park ve kebabcı gecen cumleler kullanmak kesınlıkle cok yanlıstır, cunku hepsinden bir mahallede sayamıyacaganız kadar vardır ki sehri de sen dusun...
baklavasına kurban doğu şehri. doğu denmesi de pek doğru değil aslında, akdeniz şehri gibi bir havası var; adam gibi adamlar bulunabiliyor, kıro memleketi değil.