burada bahsetmek istediğim husus bilhassa 90'lı yılların ortası ve 2000'li yıllarda da devam etmiş olan tüketim çılgınlığıdır. ülkenin tüm popüler gazeteleri o günlerde çok geniş bir spektrumda incelenebilecek sayıda eşya/cisim/nesne dağıtmaktaydı. daha önceleri kitap, ansiklopedi, mecmua gibi nispeten yararlı olan bu armağanlara karşın sonradan tabak, çanak, çömlek, telefon,televizyon, müzik seti, lego, pringles, maket ev (kesip yapıştırmalı bir sürü garip kartonlardı işte) gibi ucubik standartlara doğru yol almaya başladılar. lakin son yıllarda daha durgun olduğunu sezsem de bu mefhum hafızamda geçmişime dair silinmez bir travma olarak kalacaktır sözlük.
ha unutmadan aralarında en iyisi de yeni yüzyıl'dı zannederim. yüzyılın yüz x'i serisi (film, yönetmen, yazar vs.) hala tavan aramda durmaktadır.
90larda tavan yapmış çılgınlıktır.
şimdi düşününce; ulan ekonomi kötüydü, enflasyon bilmemnesi vardı, bunlar bu promosyonları nasıl yapıyorlardı diye merak etmiyor değiliz.
daha bebeyken, adi kartona basılmış evler verilirdi. çoluk çocuk oynasın kessin yapıştırsın falan filan.
ama sadece çocuklara hitap ediyordu. o yüzden olayı genişletmek lazımdı.
hala daha kütüphanemin tepesinde yer alan tema larus,dikşineri larus ve cunyir larus, aynen bu şekilde reklam cingılı yapılmıştı. ondan evvel meydan larus vardı, sonra laci renkli büyük laruslar vardı. büyükleri milliyet verirdi, meydanı hürriyet vermişti. türkiye gazetesi geri kalır mı, o da rehber ansiklopedisi vermişti. işin tuhafı bu rehberler gazete kağıdına baskıdır ama bilgileri daha ayrıntılı tutmuşlardı. yine de hepsinin içinde tema bi tanedir. türk sinema tarihi hakkında dehşet bir derlemesi vardı.
peder eve 3 gasteyle giriyodu o vakitler. ne cimri milletiz lan, git bastır parayı al ne sürünüyosun bu kadar?
bir dönem sonra ansiplopedi de bitti.
arkoroklar başladı. tabak çanak. aranan adam'ı bilenler el kaldırsın. yere arkorok atma skeçleri vardı bi, unutulmaz.
bu fransız yapımı, kansöröjen olduğu yeni çakızlanan kırılmayan tabaklar yani arkoroklar, yere atılarak müşteriye "bah kırılmıyor" intibası verilerek pazarlanmıştı. necip milletim daha sonra tabağı alıp evinde aynı deneyi uygulamış, hüsrana uğramıştı.
yunan sevmesek de sirtaki sevmişizdir her zaman.
sonra tencereler başladı. ördekçioğlu ismini ilk duyduğumuz vakitler.
reklamlar hep aynı. tarkan'ın aacayipsin klibi gibi, arka fon beyaz, yanda karı kız, tabak çanak ne varsa.
ohoo bitmiyor. bir ara da kondisyon aletleri meşhurdu. yemek yapmaktan sıkılan hanımlar için zayıflama vakti gelmişti: ab şeypır, tut şaptır, yürüme bantları ve adını telaffuz edemediğim bir ton alet.
işin tuhafı,-aslında tuhaf değil her zaman olan-, bir gazete bir şey çıkarsın; muhtelif isimlerde benzerlerini diğerleri de çıkarıyordu illa ki.
biri meydan larussa, öteki büyük larus.
biri arkoroksa, diğeri tutenhaymın(buna benzer bişeydi).
biri kazı kazansa, diğeri böl parçala.
kazı kazanda birbirini kesen adamlar olmuştu. düşünün, sizin aldığınız gazetenin kazı kazanında bir şey çıkmıyor, bir sonraki adamda çıkıyor. olmuştu böyle bir olay. hakkımı yedin diye girişmişlerdi. sonra o da kalktı.
en nihayetinde bayağı bir bocalamadan sonra bu promosyonlara yasak gibi bir şey geldi.
adamlar 80lere döndü bu sefer, şebnem bebek verdiler.
eksik kalır mıyım? 16 yaşımda kağıt bebek oynadım. maksat öküzlük.
aradan uzun vakit geçti, şimdi yine maketlere başlamışlar.
merak ediyorum; yine ipin ucunu kaçırıp isteyene tencere, isteyene ansiklopedi, isteyene ab şeypır zamanlarını görecek miyiz?
pringles star gazetesi ilk çıktığında verilmiştir. bir de başka bir seçenek olarak cola mı ne veriliyordu. o zamanlar pringles yeniydi o yüzden colaya pek rağbet olmadı. ayrıca bu olay hala devam etmektedir sudoku makinaları, cep sözlükleri vs. ile