lisedeyken çok dinlediğim şarkıydı. o zamanlar bir şarkıyı tekrar tekrar dinlemek kolay değildi. walkmanler, kasetler vardı geri sarmak pil harcatırdı, kasedi çıkarıp kalemle geri sarmak görsel rezaletti. herşeye rağmen hayatımın çok buhranlı döneminde bu ritüelleri sıkılmadan yapıp saatlerce dinliyordum. sonra araya yaşanmışlıklar girdi ve ben şarkıyı değil ama şarkıyı dinlemeyi unuttum. geçen gün telefonuma yükledim şarkıyı her sokağa çıktığımda defalarca dinliyorum. teknoloji insanı toplumdan koparıyor, asosyalleştiriyor, yalnızlaştırıyor ama arada güzel yanları da yok değil. *
hakkettiği değeri göremeyen muhteşem eser. şarkı düş sokağı sakinleri'nin grup zamanlarındandır ve bir murat çelik bestesidir fakat murat yılmazyıldırım'ın sesine öyle bir yakışırki. şarkının orjinalinde albümde beraber soyluyor tabi. yılmazyıldırım öyle bir girer ki ''gitmem gerek bu şehirden....'' diye.özledik valla sizi ikinizi.
o gece 1 tanesiyle en az 1 buçuk gün uyutan ilaçtan içmek ve sadece 2 saat uyuyup gözü açmak. gözü açmakla 2 saat önceki acıya aynen devam etmek. eksiği yok fazlası var şeklinde. ve bir türlü sabah olmaması, sabah olsa da o güneşi farkedememek. ve böyle aylar geçirmek...
gidersin o şehirden, artık kurtulmuşsundur, ama yine aynı şarkıyı söylemeye başlarsın... belki de sadece bu dünyada yolcu olduğumuz için hiçbir hana ısınamayız. birde bakarız ' şimdi öyle uzak ki geldiğim yollar' dizesine gelmişizdir. biter elbet bu yağmur, sabret.. yaşamaya bile sabırsızızdır.
çocuğumun da bu şarkıyı dinleyeceğine inandığım, melankolik fısıltıdır. akıp giden melodiye kaptırırsınız başta kendinizi, dinlediğiniz her gece içinizde büyür notalar ve sonunda biter elbet yağmur diyip, geçmişe selam çakarak, yorganı üstünüze çekersiniz. eskimesin bu şarkı.