nasa tarafı'ndan en iyi bilim kurgu filmi seçilince haberdar olduğum ve izlediğim, ve akabinde neden daha önce izlemedim diye pişman olduğum, en kaliteli ve güzel bilim kurgu filmlerinden birisidir kesinlikle.
anlatmak istediği mesajlar çok ince ve felsefik te olsa, sıkılmadan izlenebilen çok güzel kült filmdir.
mutlaka ama mutlaka izlenmelidir.
uzaya meraklı bir çocugun hedefi doğrultusunsa neleri başarabildiğini anlatan güzel bir film. tabi film benim tanımım kadar yavan değil aksine çok dolu bir film. üstün genlerle tüp bebek olarak doğan üstün ırk ile normal bir şekilde ilişki sonucu doğan alt ırkın anlatıldıgı bu filmde insanın isterse neleri başarabileceği ankatılıyor. gerçi tüm bunlar bi kenara uma thurman ın güzelliği için bile izlenebilir.
doğduğunda 30.2 yıl yaşayacağı tahmin edilen vincent'ın ailesi ikinci bir çocuk sahibi olmayı düşünürler. ama ikinci çocuğu genetik mühendisliğinin eline teslim ederler ve her anlamda süper genleri olan bir çocuk sahibi olurlar, hatta babası o çocuğa kendi adını verme şerefini layık görür. vincent onun üstünlükleri altında ezilir. vincent ve kardeşi hep denize olabildiğince açılarak cesaret yarışına girerler, kazanan her zaman kardeşi olur. ve bir gün vincent kardeşini yener, sonra da hayallerine ulaşmak için her şeyi geride bırakır. * bir uzay araştırma kurumu olan gattaca'ya hademe olarak girer. uzaya gitme hayali konusunda takıntılı oluşunu duyan bir amca da onu mükemmel genlere sahip, ancak bir kaza sonucu sakat kalmış jerome morrow* ile tanıştırır. jerome'un vücut artıklarını kullanarak onun kimliğine bürünen vincent işinde çok başarılı olur, titan'a gönderilmek için seçilen kişi olacak kadar yükselir.
film her ne kadar bilim-kurgu filmi olsa da hayallere ulaşmak için gösterilen bağlılığı, sıradanlık-mükemmellik ayrımcılığının var olduğu vakitteki insanların tavrı, şişirilmiş egoları çok güzel işlemiştir. vincent'ın yakalanayazdığı zamanlarda "in-valid" yazısının yanında çıkan resme kimsenin aldırış etmeyişi, insanların olayların bütününden çok kusurlu yanları gördüklerini ne de güzel anlatır. laboratuvar işlerinde çalışan amcanın vincent'ın gerçek kimliğini çook önceden anladığı halde onun hayallerine kavuşmasına destek olması, ayrımcılığın her şeyden mühim olduğu zamanlarda bile insanları hala insan olarak görebilen insanlar olduğunu hatırlatır.
--spoiler--
her ne kadar bir distopya filmi gibi gözükse de gen teknolojinin gelişmesiyle gelecek senaryosunu gerçekçi bir biçimde kurgulayan film.
giderek ilerleyen teknoloji, iş gücü niteliğinin artması ve kapitalizmin artık vazgeçilemez hale gelmesiyle film distopya dan çıkıyor, gerçekçiliğe doğru yol alıyor ve gen teknolojisinin nasıl ırkçılığa yol açabileceği yüzümüze tokat gibi çarpılıyor.
blade runner da benzer bi etki bırakmıştı bende. bu filmden de leziz bi tad aldım.*Andrew Niccol eli yüzü düzgün felsefe soslu bilimkurgu izlemek isteyenler için yapmış bu filmi..
bazı sinemaseverin auteur kimliğe sahip bir yönetmen olarak değerlendirdiği andrew niccol'un yazıp yönettiği 1997 yapımı bilim kurgu filmi. her şeyden evvel orijinal bir metin ve kurguya sahip olduğunu düşündüğüm film. bu açıdan bakıldığında filmin en büyük katkısı işin reji kısmında bitmiş gibi. devamında iyi oyunculuklardan da söz edilebilir elbette. özellikle jude law her zamanki gibi iyi iş çıkarmış. filme dahil olduğu ilk karede dahi ufak bir bakışı ile işini layıkıyla yerine getirmiştir. filmin oyuncu künyesindeki diğer isimler ise ethan hawke ve quentin tarantino filmlerinin gedikli oyuncusu uma thurman. onlarda gayet iyi, sade bir oyunculuk çıkarmışlar. lakin bilim kurgu türündeki filmlerin deyim yerindeyse en bıçak sırtı hadiseleri kurguları ve orijinal senaryolarında geçer. bu açıdan gattaca iyi bir film midir, kesinlikle öyle.
günümüzde hızla gelişen bilim ve teknoloji ile insan doğasına müdahale mantığı gayet iyi işlenmiştir. bu film eğer bir distopik filmler listesi yapılacak olsaydı ilk sıralarda yerini bulurdu. çünkü film boyunca gelişen teknolojinin bana kalırsa gayet olumsuz ve kötü yönleri ortaya koyulmuş, genler üzerinden ırkçılık hadisesi başarıyla işlenmiştir.
filmografisini beğeniyle takip ettiğim andrew niccol aslında beni şaşırtmadı. truman show filmindeki muazzam kalemini yine konuşturmuş, bir de üzerine sağlam reji ile iyi bir film yapmış.
ayrıca filmin belki de en güzel ayrıntılarından biri gattaca binasıdır. bilindiği üzere bu bina dünyanın en ünlü mimarlarından frank lloyd wright'ın eşsiz tasarımıdır ve bana kalırsa filme muazzam uyum sağlamıştır.
film gattaca adlı şirkete girip uzaya gitmek isteyen gencin, sağlık durumunun yetersiz olması sonucu bir başka masum ve sağlıklı insanın yerine geçmesini anlatır.
97 yapımı Andrew Niccol un yazıp yönettiği filmdir. Başrollerinde Ethan Hawke, Jude Law ve Uma Thurman oynar. Çok güzel ve özgün bir konusu vardır. insanoğlunun hayallerini ve ona ulaşmak için yapabileceklerini anlatır.
Üç oyuncu da gayet güzel oyunculuk çıkarmışlardır.