amk köyünün kahvesinde çay 2 tl lan... olum kafanız mı güzel köysünüz siz?
hayır biz de köy gördük yaşadık köyde. bu kadar suratsız insan birarada görmedim ben zaten. sikicek gibi bakıyolar adama. hele ki grupta kız varsa ve askılıyı geçtim kısa kollu falan giymişse aboov.
güya balıkçı köyü. 3 tane sikindirik balık restoranı var. fayda-masraf eğrisi yerlerde amk. yeşilköyde bi restorana git daha uygun fiyata 2x lezzetlisini yersin.
sahil sahil dedikleri 40 metre. sahil boyu yürümeniz 1 dakika falan yani. ki sağı solu kapalı amk manzara falan da yok.
restoranda haşaa 2 saat falan oturursanız hesap getiriyolar siz istemeden. böyle de sikindirik bi yer
en önemlisi...balık dyince akla ne gelir? rakı... restorantlarda alkol yok. afedersiniz ama züriyetini sikim öyle balıkçı köyünün.
kısacası : tam bir pazarlama yalanı.
gitmeyin amk yerine. gidene de mani olun. zaten ebesinin amında bi ton yol gidiyosun.
yüzde 80 de akp ye oy vermişler amk esnafına para kazandırmayın oturun evinizde. 3. köprü köyü sikip atarken hala oy veren zihniyet.
hakkında gezi sitelerinden "yer yüzü cenneti, karadeniz kıyısında saklı bir cennet, off çok şuku bi cennet, olmaz böyle bir cennet" gibi bir çok yorum okuduktan sonra, arkadaşlarla "laa bunca günahla bizim ahirette cennete alınmamız uzun iş, bakın sarıyer' de böyle böyle bir yer varmış kalkın gidelim en azından görmedik demeyiz" diye düşünerekten yola koyulduğumuz gayet manzaralı bir yol üzerinden kolayca vardığımız mekan.
--şimdi izlenimler--
evvela, o gezi sitelerine yorum yazan tosbalar! hepiniz iblissiniz! bir daha yazdıklarınıza itibar edip hiç bir yere gitmem, kıçımı şurdan şuraya oynatmam. o nasıl cennet anlayışı lann! sahiline, kıyısına iki dalga vuran her yeri cennet yapıyosunuz... şimdi siktirin gözümün önünden.
bu köyle alakalı (köy demeye 40 şahit ister) söylenecek ilk şey çok iyi bir pazarlama yapılmış olduğudur. böylesine pespaye, kırık - dökük bir yerin ancak bu kadar iyi reklamı yapılabilirdi. alabildiğine çarpık betondan yapıları, üç nefeste tüm üst solunum yollarını açan kanalizasyon kokusu, yol ortalarında aniden karşınıza çıkan ve arabayla slalom yapmak zorunda kalınan elektrik direkleri ile garipçe köyü tam bir hayal kırıklığıdır. görmek isteyenler büyük beklentilerle gitmemeliler. dişe dokunur tek noktası denizi güzel bir açıdan seyretme olanağı sağlayan tepesi olup, bir sonraki durak olan rumeli feneri' ne gitmeden önce 15 dakikalık bir mola yerinden öteye geçemeyecek sıradan bir mekandır.
amına kodum hiç bi işe yaramayan 3. köprüsünden önce çok daha güzel bi çevreye sahip olan köydü. her güzel yer gibi buranında anasını sikmekte geç kalınmadı tabii ki.
rumeli fenerinden önce, istanbulun karadenize açılan son noktalarından birisi olan olan balıkçı köyü. sarıyerden 150 nolu iett aracı ile ulaşılabilir. muhakkak gidilip görülmesi ve balık yenilmesi gereken yer. ilk gören her insan gibi sizde istanbulda böyle yerler kaldı mı hala? diye soracaksınız kendinize...
sevgiliden ayrılanlara tavsiye olunur küçük hüzünlü bir köydür.
çok sisli bir günde* boğazda kahvaltı yaptıktan sonra garipçe diye bir köy varmış gidelim görelim dedik. kilometrelerce yol tepip oraya ulaştık. sahilde birer çay kahve içelim tatlı yiyelim diye düşündük fakat kahvaltı yapmamız zorunlu olduğu gerekçesiyle kabul edilmedik. ısrarla şöyle bir kenarda oturalım tabure de yeter dediysek de kesin bir dille köylerine gelen 3 hanımı geri çevirme kabalığını gösterdiler. artık son çare kahvaltı tabağı kaç lira dedik 25 lira dediler tamam biz 25 lira veriyoruz çay getir iki dakika oturup gidicez dedik o zaman adam başı 25 liradan 75 lira alınır dediler. bizim bildiğimiz köylü misafiri bırak reddetmeyi bir çayı çok görmeyip para bile almaz ama buradaki köylüler şark kurnazlığının kitabını yazmış. deniz kenarındaki yerden vazgeçtik başka bir yere girdik orası da aynı cevabı verdi. kahvaltı yapacaksanız gidilecek bir köy allah muhafaza susarsanız size su bile yok.
3. köprüyle beraber istanbulun en doğal kalmış alanlarıda yok olmaya yüz tutacak. bir kaç on yıl içinde oralarda ümraniye, kağıthane gibi yerlere dönüşecek.
Arabanızla gitmeli ve burası girilmez yazan, surların üzerindeki bir alanı bulmalısınız. Kapısını görmek çok güçtür, köyün alingirli dilingirli yollarından geçip durmanız gerekir. Ama bir kez buldunuz mu ve içeri girdiniz mi, o manzaranın, sakinliğin, sukunetin, haşmetin tadına doyum olmaz. Özellikle yaz geceleri bira içip yıldızları izlerken okul arkadaşlarınızla eski günleri yad etmek paha biçilemez bir eğlencedir.