ülkemizde hayli fazla olan ölümlerdir. absürd bir bicimde gerceklesen anlatıldığı zaman insanın yüzünde bazen bir tebessüm bazen hayret edici bakısın olusmasına yol acan ölümlerdir.
arkadasının makatına kompresor sokup bagırsaklarını patlatarak ölmesine neden olmak bunlardan biridir.
1998 de intihar etmeye karar veren bi fransız vatandaş , hayattan nasıl bir bıktıysa artık , bunun için deniz kıyısındaki bir yamaca tırmanmış. yamaçtaki kayaya ipi bağlamış , diğer ucunu boynuna geçirmiş . işini sağlama almak için bir şişe de zehir içmiş ve kendini ateşe vermiş. sonra da uçurumdan aşağı atlamış . tam atlarken de elindeki silah ile başına ateş etmiş . olmayacak ya. silahtan çıkan kurşun seker. boynundaki ipi koparır. uçurumdan düştüğü nehir vücudundaki yangını söndürür su çok soğuk olduğu için vücudu şoka girer ve zehiri kusar. adamı sudan bir balıkçı çıkarmış ve hastaneye kaldırılmıştır. adam hipotermiden yani vücut ısısının çok düşmesi sonucu ölmüştür . bu gibi ölümlerde kurulan cümlelerdendir.
Güney Afrika’nın Cape Town şehrindeki bir hastanede devamlı esrârengiz ölümler oluyordu. Hemşireler haftalardır üst üste her cuma günü 311 numaralı yoğun bakım odasına yatırılan hastaları ölü bulmaktaydılar. Bu sırlı ölümlere uzun süre açıklama getirilemedi. Herkes meselenin çözülmesi için seferber oldu.
Uzmanlar odanın havasını bakteriyolojik bakımdan kontrol ettiler. Güney Afrika’nın önde gelen bilim adamları ölenlerin aileleriyle üç hafta boyunca görüşmeler yaptılar. Hatta işin içine polis girdi ve akla gelen her ihtimal tek tek değerlendirildi, ancak onların araştırmaları da sonuçsuz kaldı. Ve tabiî bu arada 311 numaralı odadaki hastalar sebepsiz ölmeye devam ediyorlardı. Son çâre olarak hastaların kaldığı 311 numaralı yoğun bakim odası devamlı gözetim altına alındı ve sonunda odadaki ölümlerin sebebi ortaya çıktı.
Sonuç çok trajikomikti. Cuma sabahı saat 6’da odaları temizleyen temizlikçi kadının, hastanın bağlı bulunduğu solunum cihazının fişini çekerek kendi elektrik süpürgesinin fişini taktığı ve isini bitirdikten sonra solunum cihazının fişini tekrar yerine takıp gittiği görüldü...
Bu tuhaf olayda sadece tek bir kişi değil, tam 21 kişi öldü. 1919 yılının ocak ayında, 2.5 milyon galon melas taşıyan büyük tank, North End şehri yakınlarında patladı. Melas, şeker fabrikalarında şeker pancarı ve şeker kamışı üretiminde fabrikasyona geri alınamayan son şuruptur.
Alkol, maya ve yem sanayisinde temel hammadde olarak bu madde yapışkan ve pekmez rengindedir. Kimse patlamaya neyin sebep olduğundan emin değildi. Ama biliniyor ki bu patlama ile etrafa saçılan yapışkan madde, insanları devirip içine çekerek kalın ve kahverengi bir sıvı içerisinde boğulmalarına neden oldu. Geride kalan pisliği temizlemek ise tam bir ay sürdü. Şanssız şehir sakinleri, hala bazı sıcak yaz günlerinde melas kokusunu aldıklarını belirtiyor.
2 Şubat 1959'da rusya'nın ural dağları'nda yaşanan olay, ülkenin en ünlü çözülememiş gizemi oldu. 28 Ocak'ta Ural Politeknik Enstitüsü'nden on öğrenci kış yürüyüşü ve kısa süreli kamp için yola çıktı. Bir öğrenci kendini kötü hissedince dağda uygun bir bölgede kendini toparlayabilmek için kaldı. Diğer dokuzu ise ormanda bulundu.
Terk ettikleri çadırları içerden yırtılmış bir şekilde bulundu. ilk iki ceset ormanın içinde yalınayak ve sadece iç çamaşırları ile, sonraki üç ceset ise benzer bir durumda yakın bir yerde bulundu. Bundan iki ay sonra ise, son kurbanlar 75 metre uzaklıkta kar altında gömülü bulundu. Dört öğrencide büyük iç yaralanmalar, kırık kaburgalar ve ezilmiş kafatasları vardı. Birinin dili yoktu. Gerçek şu ki müfettişler saldırıya benzer herhangi bir bulgu bulamadı. Son dört kurbanın da başkalarına ait olduğu düşünülen ve radyasyon içeren kıyafet giydikleri belirtildi. Çığ, uzaylılar ve askeri test ölüm olaylarıyla ilgili olarak ortaya atılan teorilerden birkaçı. alıntıdır
Langley ve Homer Collyer, yirmili yaşlarındayken New York'a taşındılar. Zengin bir ailenin iki çocuğu olan kardeşler etraftaki çöpleri evlerinde biriktirmeye başladı. Buldukları herşeyi evlerine getiren iki gencin oturduğu apartmanda tam 180 ton çöp bulunduğu tahmin ediliyor.
Avizeler, kırık bebekler, arabalar ve çatlak saatler topladıkları eşyalar arasında. 1930'lu yıllarda kör olan Homer, on yıl sonra da romatizma yüzünden yatalak oldu. işin ilginç tarafı, evde yabancıları uzak tutmak için bubi tuzakları vardı ve Langley bu tuzaklardan birine takılarak, çöp yığının altında kaldı. Kardeşine yardım edemeyen Homer ise açlıktan öldü. *
üzerine filin sıçmasıyla ölen bir adam vardı tam olarak o işte. o kadar müshil ilacını hayvana verip tsunami çıkartmak senin neyine değil mi? daha sonra bokun altında kalıp ölmek utanç verici olsa gerek.