not: 50 karakter sınırı yüzünden katkımın büyüklüğünü belirtemedim.
yıl 1999 ve ben 10 yaşındaydım. galatasaray’ın hertha berlin’le şampiyonlar ligi ilk maçı vardı. büyük heyecanla beklediğim maçı izlemeye başladım ve daha 13. dakikada 2-0 geriye düştüğümüzde hüngür hüngür ağlamaya başlamıştım. babam, üzülmeyeyim diye tv yi kapayıp “siktir git lan odana bu yaşta top delisi olmuş bir de takımına ağıt yakıyo” diye salondan kovmuştu. ertesi gün sabah okula giderken arkadaşım saffet’e maçı sorduğumda “ben bu takımın amına koyim yenemediler 2-2 berabere kaldık” dediğinde bir nebze üzüntüm geçmişti. hatta sevinmiştim bile. ikinci maç 2-1 milan yenilgisi, üçüncü maç 1-0 chelsea yenilgisi derken ben 10 yaşında arabesk rap yapma kıvamına erişmiştim.
chelsea ile rövanş maçına sıra geldiğinde tafferel’in kart cezalısı olması sebebiyle kaledeki mehmet bölükbaşı beni ne kadar endişelendirse de maçın ali sami yen’de olması beni umutlandırıyordu. ama olmadı. 1, 2, 3... chelsea aldı başını gidiyo anasını satıyım. ekranda zola’nın yüzünü gördükçe “ımını kıdımın çıcığı” diye sessiz sessiz, için için ağlıyordum. sonra malum 5-0 lık hezimet.
ilerleyen günlerde maç özetlerini izlerken aklıma hertha berlin maçındaki izlemediğim bölümlerde maçı çevirişimiz geldi. ulan dedim acaba maçı izlemesem gerçekten bir faydası olur mu? sonra hertha berlin maçını izlememeye karar verdim. maçı 4-1 kazanmıştık. “oha” dedim kendi kendime “çalışıyor!” ve ardından da milan maçı geldi. o maçıda kazandık. yine benim sayemde.
çok uzatmayacağım uefa kupası maçlarını meraktan ölme derecesine geldiğim halde izlememiş, izleyememiştim. merakıma yenik düşüp televizyonu açarım diye erkenden uyumaya çalışmıştım. siz o maçları televizyonda veya statta izleyip mutluluktan dört köşe olurken ben futbolcularla rüyalarda buluşuyor, bazen evimizin bahçesinde, bazen de sokak aralarında onlarla futbol oynuyordum. 4-1 yendiğimiz mallorca maçının istanbul’daki rövanşını dahi “büyüsü bozulmasın” diye izlememiştim. final maçında yine meraktan ölmeyeyim diye uyumuştum ve o gece babam beni “kalk lan şampiyon oldunuz” diye uyandırınca bu sefer gözyaşlarım mutluluktan dökülmüştü. sonuç olarak fanatik galatasaraylı olmama rağmen galatasaray’ın zirve yaptığı dönemleri sırf siz mutlu olun diye izlemedim. size bu mutluluğu yaşattığım için kendimle gurur duyuyorum.
bir başka yazımda istanbul’un asıl fatihinin ben olduğumu anlatacağım. şimdilik hoşçakalın.
özet: totem yaparak galatasaray’ı avrupa şampiyonu yaptım.