Kaya Çilingiroğlu: "Karanlıkta şampiyon oldular ama yerleri de suladılar hocam haksızlık etme."
Erman Toroğlu: "Galatasaray iyi kaysın diye suladılar, Galatasaray'da kaydı zaten..."
yüce Daimî davamız galatasaraylılıktır şampiyon gönüllerin şampiyonu ülkemizi dış basına tanıtan en etkin spor gücü galatasarayı tutmaktır tutanların adam olduğu isveçli bilim adamları tarafından deneylerde gösterilmiştir.
--spoiler--
--- Alıntı yapılan: bulutlevaic - 29. Mayıs 2012, 03:26:15 ---bazı arkadaşlar tutturmuşlar stada daha alışamadık diye. neyine alışamadık Allah aşkına! 4 yıl şampiyon olduğumuz sene şampiyonlar ligi maçlarında bile Ali Ali Sami Yen stadında boşluklar göze çarpıyordu. Monaco maçı, Deportivo maçı v.s ... 12000-13000 seyirci ortalaması ile oynadığımız durumlardan 36000-37000 ortalamaya çıktık
--spoiler--
mustafa sarp-barış özbek-ayhan akman üçlüsünden sonra selçuk sneijder melo üçlüsünü gören, gün geçtikçe bir kat daha huzurla dolan mest olan taraftardır. çekemeyeni çoktur.
sokakta galibiyet sonrası rahat gezdirmezler. mutlaka rakip taraftarların sözlü tacizlerine maruz kalır. ayrı bir tadı vardır o durumun. siklemeden sessizce geçip giderler.
bu yazı galatasaray kazandığı zaman her şeyi toz pembe görüp, kaybettiğinde takımı itin götüne sokmaya çalışan galatasaray taraftarları için yazılmıştır.
14 yıl...
o dönemin sonlarına doğru dönseniz, üzerine sarı-kırmızı'yı çekivermiş birini bulup sorsanız "şampiyon olmak ne demek?" minvalinde. derdi ki "şampiyonluk mu? şampiy... kusura bakmayın ama hatırlayamayacak kadar uzun zaman oldu"
evet, kaçmayın oradan. bulmuşken böyle birisini usunmadan sorun.
-inanç nedir?
+galatasaray.
peki ey yüce insan, sen söyle! inanç varken umutlar tükenir mi?
ne kadar ısrar ederseniz edin, zorlayın. o, galatasaray! diyecektir. çok bekledi dalga geçercesine, sinirleri alnmışcasına umursamadan. tek bildiği yoldan, sevdasından sapmadan! inanç ve sevginin kutsal karışımından mıdır nedir bilinmez ama yıllar sonra, o gün geldiğinde
takribi 50.000 küsür kişi, şampiyonluk maçı, hep bir ağızdan; seni sevmeyen ölsün!
cevat muhammet
maç başladı. daha 20 dakika geride kalmadan frikikten attı biriciğimiz, cevatımız. akabinde dakikalar elli küsüre geldiğinde muhammet attı be! ne attı be!.. skor olmuş mu 2-0 ? sami yen coşmuş mu durmamacasına?
an geldi eskişehirspor golü buldu. tamamıyla buz kesmişti her ne kadar tavrından taviz vermemeye çalışsa da mabed. az değil. kalmış 15-20 dakika simovicin elleri belki de hiç bu kadar titrememişti. sorsanız cevata, belki de hayatının en anlamlı golüydü. uğur, hiç böylesine yorulmamıştı. sahaya çıkan bütün aslanlar inancıyla oynadı. bu nasıl bir inanç? şu bahsettiğimiz, dönemin taraftarında bulunan, sevgi ile bağlılığın kutsal karışımında ortaya çıkan inançtan.
konu açılmışken sami yen' i yad etmeden olmaz. ali sami yen, son dönemlerindeki gibi 30.000 bile değil. o zaman ise günümüzde bile olmayan 30.000in 2 katı kadar ağlayan galatasaraylı vardı orada. göz yaşlarının ilk defa sel olduğunu görmüştü kimisi.
sen, günümüzün modern galatasaraylısı! uefa kupasını, süper kupayı gördün. üst üste şampiyonluklar yaşadın. sen hiç 14 sene bekledin mi ha nankör? kitle iletişim araçlarının sunmuş olduğu rahatlıkla evinden, cebinden, iş yerinden takım desteklerken düşündün mü yağmuru, çamuru, 365x14 ü ?
senin bir kuşak üstün efendidir. bu tavrına ağzını dahi açmaz. lakin seni ciddiye de almaz. saygı, hoşgörü, ruh, ayrıcalık ve en mühimi o inanç kalmamış yahu sizlerde. isim mi vardı? marka mı, tek tip pankart, taraftar, tezahürat mı vardı? rakip oyuncuya tutulan lazer, atılan su şişesi mi vardı? maçlardan sonra teker teker analiz mi vardı ? kanal bolluğu mu vardı be nankör? ah ulan nankör, kıymet bilmiyorsunuz. metrobüs ile, şahsi arabanızla, son model toplu taşıma araçları ile maçlara geliyorsunuz. yine de nankörlük yapıp ardınıza bakmak istemiyorsunuz. metini düşünmek varken küme düşmeyi bile göze alıyorsunuz. hani o hırs? 14 senenin götürdüklerini topladığın zaman ne çıkıyor biliyor musun? kocaman bir hırs yumağı. galatasaraylı babana, amcana sor sen bunu. o hırs akıllarına geldiğinde yaşlarına bakmaksızın çıkarlar sahaya. top diye oynarlar seninle. galatasaraylının hırsı da, inancı da, özgüveni de bunu gerektirir. şereftir onu sevmek. yükselecek arşa kadar
eski toprak hakikaten mütevazı. paraydı, puldu, yıldızdı umursamaz. futbolcunun yıldızı o taraftar sayesinde oluşurdu. senin ata taraftarın böyleydi işte. peki ya şimdi niye burnu dik gezmek?
şimdi okudumuş olduğunuz galatasaray futbol takımının tarihini sadece biz türkler olarak düşünmeyin. geçmişimizde gönül veren ecnebiler de mimardır. gönlüyle oynayan ecnebiler de ben onlardan birini bile hatırlamayı unutursam utanıyorum. peki ya sen nankör galatasaraylı? bu umutsuzluk, umutsuzluğunun sebebi nedir yüce galatasaraylı?
azıcık şerefin, birazcık galatasaraylı yüreğin varsa her koşulda takımına güvenmeyi bil. hiç kimsen yokmuş, bu renkleri koruyacak başka biri daha yokmuşcasına savun takımını. göğsünü ger onun için. fakat bunu yaparken yine de bil ki milyonlarca omuz omuza verdiğin yoldaşın var. birbirinizi tanımadığınız halde farklı zamanlarda, ayrı mekanlarda ağladığınız, sevindiğiniz, koca bir yolun sonunu senelerce de olsa beklediğiniz ortak yanınız var. siz, galatasaraylısınız!
dedesinden, amcasından, babasından kalan sarı-kırmızı tohumu bir şekilde yeşillendirmeye çalışan, solduğu ve kuruduğu zamanlarda dahi geçmişini düşünüp gözyaşlarıyla ıslatarak canlandıran kardeşinizden sevgilerle...