* fanatik galatasaraylı bir anne ve babadan dünyaya gelmektir. muhtemelen daha annenin karnındayken ali sami yen'e gidilir, beşik, yastık, yorgan taraftar mağazasından alınır. bu çocuğun büyüdüğünde başka bir takımı desteklemesi imkansızdır.
durum 1:
beşiktaşlı bir babanız varsa imkansızdır.. ta ki büyüyüp aklınız erene kadar beşiktaş diye cıyaklarsınız, sonra kafanıza bişey düşmüş gibi "napıyorum lan ben" dersiniz, işte o an bir süre dönek diye dalga geçilse de sizde doğru yolu bulmuş nirvanaya ulaşmış bir çocuksunuzdur..
durum 2:
tıpki galatasaraylıdan olma fenerli, fenerliden olma beşiktaşlı gibi lan normal bişey aslında bi yönden.. bozuk plak gibi babanızın tuttuğu takımı değil kendi aşık olduğunuz renklere bağlanırsınız..
diyarbakır deplasmanına gittiğinde, oralı olduğunu, oradaki insanların da bu ülkenin vatandaşları oldugunu düşünmektir. edirne'nin ötesini göremeyenler, iç kesimleri de tanıyamamışlar.
hayata 5 - 1 galip durumda başlamak demektir. diyarbakır, manisa, izmir, muş, sinop; türkiye' nin neresi olursa olsun oraları 17 mayıs ve 25 ağustos 2000' de kornalarla inlettiğini öğrenmektir babadan. ' bak oğlum, onlara derbi galibiyetleri yeter, biz avrupa' da tur atlamazsak lig şampiyonu olsak da yetmez. ' sözlerini duymaktır babanın.
otuz bilmem kaç küsür yıldır türkiye kupası almaya hasret kalmış insanların, "yıllarca kadıköy'de galip gelemiyorsunuz" diye bok atmasına maruz kalmaktır. kadıköy'de maç kazanmak sizi bir dünya markası yapmaz ama avrupa'da yirmi beş, otuz yıldır var olmak sizi marka yapar.