duygularımı hangi kelimelerle ifade edeceğimi bilemediğim anlardan biri...menajerlik dünyasında yaşasak almadığı kupa kalmayacak takımınızın steaua gibi tırt bir takıma elenmesinin kederi ile dolmuşsunuz. etrafınızdaki futbol cahillerinin yarattığı kakafoni tarantino filmlerinden fırlamış bir sahne gibi karşınızda doğruyor. sonunda yine o filmlerdeki gibi bir şiddet sahnesi eşiliğinde charles branson bakışları ile onları süzüp , charles manson gibi katletmek istiyorsunuz. işte bir an aklımdan bunlar geçse de başka bir metodu denemeye karar veriyorum.
telefon defterinden isimlere bakıyorum. en baştaki ismi seçiyorum zira defterdekileri oltaya gelme kolaylığına göre sıralarım; alfabetik sıra umrumda değil. ilk önce "gelemem, şimdi saat geç oldu" dese de her sorunu çözen kutsal nesneye dayanamayıp yarım saat içinde kapının önünde bitiyor. paraya ihtiyacı olan insanların kudretli bir yakışıklı karşısında tereyağ gibi eridiğini görmenin hazzını hiçbir şeye değişmem.
ahmet çakar'ın deyimiyle sıkıntılı geçiyor bugün her şey. hem romanya'daki maçta hem de bizim evde bir sıkıntı var. sevişmenin de tadı olmuyor böyle günlerde. daha fazla katlanamıyorum , kovuyorum onu ; "bir daha ne zaman ararsın ?" demesini duymazlıktan gelerek. sinirliyim, verdiğim paraya bile bakmıyırum o vakit...
sinirim hala geçmedi ve nasıl geçeceğini de bilmiyorum doğrusu. önceden işe yarıyordu ama bu sefer çok kızmış olmalıyım , hiçbir şey fayda etmiyor. sanırım bir aspirin alıp çizgi film seyredeceğim... bir dahaki sefere rakip takımın taraftarlarından birini seçmeyi düşünüyorum. bu gerçekten daha etkili olabilir. kaybedeceğimizi sanmasam da bilmiyorum belki kısmet derbileredir...