türkiye'de ki, diğer futbol kluplerine oranla gerek aldığı kupalar, gerekse türkiye'yi avrupa da en iyi temsil etmesi üzerine, türkiye'nin sportif anlam da en başarılı futbol takımıdır.
--spoiler--
"hagi'nin hırsı, kewell'ın yüzündeki gülümseme, ilk yarısını 0-2 önde kapattıkları maçı 3-2 kaybeden real madrid'li futbolcuların şaşkınlığı, 5 metreden vurduğu kafayı taffarel'in nasıl çıkardığını anlamaya çalışan henry'nin boş gözlerle etrafa bakışıdır galatasaray. hagi'nin 30 metreden çatala astığı golün arkasından sabri ugan'ın attığı çığlık; ömer üründül'ün kupa gelince dudaklarından dökülen "korkunçç bir şeyy" feryadıdır. çıkık omzuna aldırmadan maça devam eden bülent kaptan'ın inancına; uefa finalindeki son penaltıyı gole çeviren popescu'nun deparına; fatih terim'in gözyaşlarına; metin oktay'ın "bizi sevenleri üzmeyelim baba" cümlesine bakmak gerekir ona dair sevginin ne olduğunu; nasıl bir şey olduğunu anlayabilmek için. kimi zaman meksika'da bir hapishane duvarında çıkar karşına adı, kimi zaman ryan giggs'in kariyerine dair anlattığı bir hikayede ya da gregory coupet'in bir röportajında... unutturmaz kendini, unutamazsınız. türkiye denince Galatasaray gelir aklına dünyadaki bir çok kişinin. Hakan Şükür gelir, hagi gelir, popescu gelir, fatih terim gelir. galatasaraylı olmak, torununa, çocuğuna, arkadaşına, kardeşine anlatacak bir şeylerinin olmasını sağlar. turgay şeren'den bahseder eskiler, coşkun özarı'dan bahseder, prekazi'den bahseder, metin oktay'ı düşürmez dilinden misal. Şampiyon kulüpler kupası'ndaki yarı finali anlatırlar. efsanevi manchester maçlarına değinmemek olur mu? onu da yaparlar. ya da neuchatel maçlarını. biraz daha yaklaşırsın bugüne, 4 yıl üst üste şampiyonluk ve akabinde hiç yenilgi almadan gelen uefa kupası, süper kupa... 17 mayıs 2000 hani. türkiye'nin tek yürek olduğu gün. dünya üçüncüsü olan milli takım'ın ilk 11'indeki 7 futbolcu. sivas'ta 5-3 biten maçta arda'nın hırsı; hasan şaş'ın umudu; cevat hoca'nın inancı meze olur muhabbetlere.galatasaraylı olmak, futbol mevzubahis ise, yılmamayı öğrenmektir. mamuttur galatasaray zira. 1-2'lik maçı son 10 dakikada 3-2 kaybeden maldini'li milan'ın sahadaki "n'oluyor a... k..." duruşudur. 10 kişi kalan takımın mücadelesini gören arsene wenger'in yüzündeki endişedir.yenilmiyor mu? yeniliyor. fark yemiyor mu en büyük rakibinden? yiyor. adı sanı duyulmamış takıma elenip avrupa'ya veda etmiyor mu? ediyor. ama ne fark eder ki? neyi değiştirebilir tüm bunlar? sevgisini mi eksiltir taraftarının; inancını mı azaltır; daha az bağırmasını mı sağlar tribünde? hiçbiri.. hiçbirini yapamaz. o yüzden galatasaraylılık sadakat ister. sabır ister; her koşulda bağrına basmayı gerektirir takımı. kaypak aşklar gibi günübirlik olmamıştır; ezeldir, ebed olacaktır."evet, geçmişle yaşamak insana fazla birşey kazandırmayabilir ama iş takım taraftarlığına gelince geçmiş; asaletin ve azametin tekrar hatırlanması için önemlidir. bunu taraftar unutmaz, zaten bilir de önemli olan o takımı yönetenler ve oynayanlar bunun farkında mı?
--spoiler-- http://my.sporx.com/blog.php?action=read&id=2294
öncelikle yazanın eline yüreğine sağlık diyorum. tam galatasaray taraftarını ve bu takım başarılı olurken oyuncuların birbiriyle olan bağını, galatasaray ruhunun nasıl işlere sonuç açtığını anlatmış. evet sivas'ta biz oynarken kardromuz çok mu iyidi? hayır ama ruh vardı ruh! inanç vardı! savaş vardı!* yazık vallahi yazık. aslında bu konuda çok doluyum! bir sürü şey söylemek istiyorum ama susuyorum. susmak çok şey söylemektir anlayana. bundan sonra takım hakkında tek kelime etmeyeceğimden emin olabilirsiniz. evet çok kötüyüz bu sene ve savunulacak durumda da değiliz. savunmam için öncelikle sahada ruhuyla mücadele edip de kaybeden oyuncular olmalı. bu sene içinse tek güvencem hagi'dir. haa o ne yapabilir? hiçbir şey tabiki! ama bu adam öyle hırslı ki birgün sahaya çıkıp frikik atarken görürseniz şaşırmayın. her şeye rağmen;
bu hayatta deliler gibi taptıgım erkek arkadasımdan bile vazgecebilecek kadar sevdigim ikinci cennet diyecegim ama yanlıs anlasılsın istemedigim icin sadece askın tanımı diyorum.
2011-12 sezonunda fenerbahçe travma yaşıyormuşta bilmemne buyuzden de başarılıymışlar..
geçen sezon kume dusme potasına giren, zar zor son 3-4 maçı kazanıp sekizinci olan, ilk onbirde gecen sezondan bir tek sabri oynayan galatasaray'ın 6 puan fener'e 11 puan beşiktaş'a fark atıp lider olması başarı değil yani.
not: el emeği göz nuru.
not 2: asistlerde penaltı golleri için "penaltı kazandıran", frikik golleri için "faul kazandıran" futbolcuların hanelerine de artı eklenmiştir.
galatasarayımızın futbol takımının başarısının ve şampiyonluğunun en büyük sırrı aile olmasıdır. galatasaray tam bir aile olmuş. bugün baktım şampiyonluk kutlamalarında futbolcular otobüste eğlenerek çocuğu olan çoçuklarıyla stada kutlamaya geliyorlar. bu aslanlarımızın eşleri , aileleri , anneleri babaları dostları , teknik heyetimizin ailesi hep birlikte aynı tribünde şampiyonluk coşkusuna ortak oluyorlar. işte bu müthiş bir şey. harika bir duygu bence. seviyorum seni galatasaray.
bu sene 4-3-3'ü de oynama ihtimali olan takım diye düşünüyorum, son burak transferinden sonra.
---- muslera ----
eboue -- semih -- ujfa reyiz -- h. balta(buraya hücum yönü çok kuvvetli bi sol bek gelebilir)
----- hamit melo selçuk ----
elmander ----- umut
-------- burak
umut solda, elmander sağda olur mu demeyin aga, soldan adam gibi bindiren orta yapan biri olsun, oyunu rakip sahaya yığırak pas trafiğiyle falan bi şekil çözülür.
her maça böyle çıkmaz herhalde ama özellikle skora, maça göre bu dizilişi görücez gibime geliyor.
işim yok, uykum da gelmedi madem aklımdakileri yazayım dedim.
2012-2013 sezonu daha yeni başladı. şuana kadar sadece 4 resmi maç oynadı fakat gözüme çarpan şu ki yediği kolay gollerden sonra saha içinde ciddi moral kaybı yaşıyor. melo'su hazırlık kampını kaçırdı, eski formunda değil. yeni transferler alışma sürecindeler bunlar geçerli açıklamalar ancak bu sorun atlatması gereken en ciddi sorun olarak görünüyor.
yeni takviyelerin tamamı hücuma yönelik oyuncular. pozisyonları değerlendirebilmeleri için birbirlerini daha iyi tanımaları şart. şimdilik ne yaptığını bilen bir hücum hattı var denemez ve bu da atakların çoğundan boş dönmesine sebep oluyor. ee, haliyle atamayana atarlar mantığı işliyor ve futbol şansının da payıyla kolay goller yiyor. fizik gücü ve geçen sezon kazandığı karakterle maçtan kopmayıp rakibine üstünlük sağlamasını biliyor fakat kolay yediği gollerden sonra bocalaması şampiyonlar ligi maçlarında peş peşe goller yemesine yol açabilir.
son 2 maçında 5 gol yemiş bir takım. 5 gol az değil ve hala gollerden sonra oyun disiplininden kopmalar oluyor. tempoyu arttırmaya çalışırken alelade top kayıpları yapıp psikolojik üstünlüğü de rakibe kaybediyor kısa süreli de olsa. takım şuanda kazanıyor ve bu sorun görmezden gelinebilir ama bu bocalama halinde ikinci golü yemedi henüz. ikinciyi yese de geri dönebilecek potansiyele sahip ama ne gerek var değil mi. bu sorunu aşması lazım. umarım ciddi maçlarda başımıza iş açmaz.
(bkz: 7 kasım cfr cluj galatasaray maçı) ile bu sezonun en önemli maçına çıkacaktır. kendilerinden dileğim bu maçı alsınlar ne dilerlerse dilesinler bizden. bu maçı alın ölürüz be ölmeyeni sikeriz. haydi çocuklar.
kadro derinliği nedeniyle dünyada hangi sistem varsa oynayabilecek kapasitesi olan takım. bak iyi oynar kötü oynar demiyorum. yani şu an öyle bir kadro var ki barcelona sistemini de oynayabilir yunanistanın euro 2004 şampiyonu olduğu sistemi de oynayabilir. amma velakin tek sıkıntı sol bekte rieradan başka alternatif olmaması.