Bu filmi izleyip de sevmediğini söyleyen biriyle karşılaşmadım, ki gerçekten güzel bir film. Benzer temanın Time of Gypsies'e göre daha iyi işlendiği söylenebilir.
çingenelerin hayatını ve dramını anlatan bir film.oldukça eğlenceli , oldukça tutkulu ve oldukça üzücü sahneleri bir arada bulundurur. açılış müziği olan 'disparaitra' oldukça güzeldir fakat tutti frutti te qalas kadar ünlenmemiştir.
harika müzikleri olan bir tony gatlif şaheseri. akla emir kusturica'nın çingeneler zamanı'nı getirir. onun kadar özel bir yeri olmasa da en az onun kadar hüzünlü, keyifli, sıcak ve samimidir. izleyicinin ağzında çok başka tatlar bırakır.
romanyanın soğuk havasında çekildi enfes bir film. ve bu kış soğuğunda filmi izlediğim için ve yönetmenin beni alıp filme yerleştirdiği için çok teşekkür ediyorum. çünkü filmde gerçekleşen her şeyi bire bir his ediyorsunuz. o sevişmeleri, müzik sahnelerini, dans sahnelerini, acıyı, umudu yani kısacası her şeyi. filmde bir de senaryo değişmiştir film çekilirken filmdeki stephanienin sabinaya aşık olması film setinde yönetmenin aklına gelmiştir. kesinlikle izlenmesi gerekir. romanların tüm yaşamlarını görebilirsiniz. bir diğer versiyonu için: (bkz: vengo)
filmin kendince naif bir deyişi akıp gidiyor filmi izledikten günler sonra. akla tekrar tekrar geliyor ve onu mırıldanır buluyorsunuz kendinize. ''çingeneler için adalet yoktur!'' günümüz dünyasının en büyük problemi olduğunu düşündüğüm ötekileştirme * sakatlığına o denli kendi halinde vurup vuruşturuyor ki gadjo dilo asıl manidarlığını buradan alıyor.
mühim güzelliklerden biri izidor'un duygularını (üzüntüsünü- sevincini) safça mükemmel dışarıya vurmasında yatıyor. izidor'un çingenelerin meraklı bakışları arasında, evini tanımadığı fakat hemen büyük bir sıcaklıkla fransız dostum dediği gence açması ayrı bir şahanelik. onu hapisteki oğlunun yerine koyma ruh hali beliriyor. ve film bu şekilde gayet doğal akıp gidiyor. sonra bakıyorsunuz tüm yorumlardan bağımsız filmin istenmeyen sonuna gelmişsiniz. bu istenmeyen son hem filmin bitmesini istememekten hem de yakılıp yıkılan yerlere derin bakışlar atıp sabina'nın çığlıklarını içselleştirmenizden başka bir şey değil.
kuşkusuz filmin zirvesi, kasetlerin genç tarafından gömülüp üzerine votka dökerek seni hayatımdan köküne kadar çıkardım artık sen benim için ölüsün mantığının akla kazınması ve sabina'nın arabanın içinden dans eden gence manidar bakışı...
izidor'un ölüm akabinde yaptıkları genç tarafından tekrarlanıyor. vayy bee! tadın damakta kaldığı kesin! gatlif neden gatlif olduğunu göstermiş bu filmde.
arşivlik tekrar takrar izlenmeyi sapına kadar hak eden bir yapıt!
10 üzerinden 8!
çingeneler zamanından sonra beni sarsan 2. filmdir efendim. kayıp bi şarkının şarkıcısını arayan parisli stephane'ın dilini bilmediği çingenelerin köyünde ki hikayesini anlatır. o köyde sabina isminde bir hatun vardır ki tavırları ayrı tatlı, ağzında sigarasıyla yaptıgı danslar ayrı tatlı sevilesi kişidir.çingenedir, bizdendir.filmin müzikleri ayrı güzel ayrı neşelendirip ağlatıyor insanı. farklı bir şeyler arayanlara, kara gözlerini kırpıyor bu film. tabi tabi bu film hakkında bir şeyler yazıpta `tutti frutti te kelas
` unutmak olmaz. çok çok acayip bir şarkı. ben hayatımda böyle neşli, böyle güzel cenaze şarkısı görmedim. neyse spoiler a girmeden entryi saygılarımı sunarak bitiriyorum. izlieyin.
2006 yılında cnbc-e de yayınlanan ve yarısında yakalayıp hastası olduğum filmdir müzikleri müthiştir. bir daha izleyemediğim ve bulamadığım filmdir. müzikleri süperdir o zaman zar zor arayaraktan o şarkıyı bulup dinlemişimdir. bir de hatırladığım kadarıyla stephane ve sabina'nın bir oyun oynarken parmaklarının dokunma ve yakınlaşma sahnesi çok hoşuma gitmiştir. cnbc-e'yi sevme sebebimdir.
Yaşadıkları her bölgede farklı bir isimle adlandırılsalar da, bizdeki isimleri "Çingene" ile aşina olduğumuz bir topluluk vardır yeryüzünde. Aşinalığımızın altında çok fazla iyimser bir zemin yoktur bu güruha karşı. Çünkü beğenmediğimiz, yeri yurdu ve hatta kökü belirsiz saydığımız, her türlü zilletten mesul olduğuna çok küçük yaşlardan beri kâni olduğumuz, insan gayretinden öte bir rahatlık ve boşvermişlikleri olan Çingeneler için haşmetli tarihi, intizam mükemmeli hayat ve eşrefli fıtrat ile biz doğuştan pîrüpak insanların iyimserlik içinde olması gayet yersiz olur. Bir zamanlar vatanları olan Hindistan topraklarını neden terk ettikleri hususunda kesin bilgiler varolmayan, 11. yüzyılda Anadolu ve iran üzerinden Avrupa'ya yayıldığı güçlü bir kabul gören Çingenelere karşı uygulanan ırkçılık evrensel bir boyut taşır kuşkusuz ama Tony Gatlif Çingenelerin hayatını Romanya'dan, Avrupa topraklarından bir bakışla, yavan bir düşselliğe kapılmayarak, daha gerçek ve daha acı bir şekilde sunar Gadjo Dilo ile bizlere. "Her ruhta çingenelik vardır" diyerek, ya çok güzelleme ile Kustrica dilinden cennet yapılan yada her kötü eylemin merkezi sayılan çingene hayatının aslında ekstrem olmayıp gayet sıradan bir insan olma durumu olduğunu söylemiştir Gatlif, bu samimi filmi ile.
--spoiler--
Stephane, ölüm döşeğinde babasının dilinden dökülen şarkının sahibi çingene şarkıcı Nora Luca'yı bulmak için Fransa'dan kalkıp Romanya yollarına düşer. Romanya'nın bir köyünde ve gecenin bir vakti, oğlunun haksız yere hapiste yattığını söyleyen, zil zurna sarhoş "Biz çingeneler için adalet yoktur" diye haykıran çingene baba izidor'la karşılaşır. Çingene olmayan yabancılara verdikleri isimdir Gadjo ve yabancıların aralarına katılmalarına hiç razı değillerdir. Fakat izidor tek kelimesini bile anlamadığı bu adamı aleme "Fransız Dostum" diye tanıtarak büyüklenir. Stephane ise bu köyde, kocasının Belçika'ya giderek yüzüstü bıraktığı çingene güzeli Sabina'ya vurulur, böylece Nora Luca'yı arama serüvenine bir de Sabina sevdası eklenir. Başlangıçta varlığını tehdit olarak gördükleri Gadjo ile köy halkı zamanla kaynaşır, eğlenceyi de acıyı da beraber yaşamaya başlar.
--spoiler--
Gadjo Dilo, Avrupa'nın ortasından gelip yabancısı olduğu bir kültürü herşeyiyle anlamaya başlayan bir yolcunun hikayesidir. Yolcu ve Gadjo Stephane için bu samimi, doğal, sadece günü kotarmak için yaşayan topluluk hayatı sorgulamaya hizmet eden bir araca dönüşür ve biz de en başından itibaren kulaklarımıza çalınan çingene müzikleri ile mest olur, daha sonra tekrar tekrar dinleyerek içimizden bir yerin sızladığını fark ederiz. Belki de aynılığımızdandır bu sızlama; insan olma kaderimizdendir.
müzikleri ve diyaloglarıyla tam bir baş yapıt olan bir film. ne nuri bilge ceylan ın filmleri ne de çağan ırmak gerçek yönetmen işte bu filmi çekendir.
ırkçılığı anlatır.
herkesin yerini yurdunu sınıfını bilmesi gerektiğini anlatır.
yani haddin nasil bildirildiğini.
Gatlif filmlerinde ilk müzikler üzerine düşünürmüş.
o yüzden müziklerle alıyor aklı baştan.
Huysuz Sabina'nın bozuk ağzından çıkan küfürlerin şerefine tam üç kere tutti frutti!
Sinan çetin, çağan ırmak, zeki demirkubuz, nuri bilge ceylan'ın ve benzerlerinin günde beş vakit tok karnına, başa alıp alıp izlemesi gereken baş yapıttır.
öteki'nin manifestosu olan film. bu kadar naif ve hassas, şeffaf ve dokunaklı, ritmik ve melankolik, duru ve kuduruk bir film az bulunur. görüntüsüyle, diyaloğuyla, müziğiyle kaçırılmaması gereken bir başyapıt.
Kazara izlenmeye başladığında, bu filmi çekenin has bir çingene olduğunu anlayabileceğiniz bir film. Müzikleri öylesine harikadır ki... Film, erkeklerin sadece kusursuz kızlara aşık olmayacaklarını söylemesi açısından da önemlidir. Filmin kadın oyuncusunun düğün sahnesindeki dansının baştan çıkarıcılığı, erotizmin çıplaklıkla ilgisi olmadığını da söyler bizlere.
sürekli olarak "çingeneler zamanı" filmiyle mukayese edilen, ama bambaşka bir dünyayı anlatan müzikleri ve samimiyetiyle kendine bağlayan, inandıran bir film olsa da kurgusal açıdan çok yetersiz, eksik, olay örgülerinin bir türlü birleştirilemediği filmdir. çingeneler zamanı gerek kurgusal açıdan gerekse olay örgüleri bakımından izleyicinin taviz vermesine izin vermezken, gadjo dilo izleyiciyi anlatımın çıplaklığı ve samimiyetiyle bir taviz çemberine almaktadır. senarist ve yönetmeninin * çingene olmasından kaynaklı bir haykırış vardır filmde. çingeneler zamanında ise tema "çingenelik" üzerinde değil, aslında tam anlamıyla ailenin üzerinde yoğunlaşmaktadır. yani çingeneler zamanı bir çingene aile üzerinden çingeneliği anlatırken, gadjo dilo tam tersine bir köy dolusu çingene üzerinde dünya üzerindeki tüm çingenelerin sesi olma savaşı vermektedir. izidor'un haykırışı tüm dünyada varolan çingenelere yönelik adaletsizliği dokunaklı ve *ölçülü bir şekilde anlatmaktadır.
peki bu kurgu hatalarını örtbas etmeye yeter mi? evet, yeter.. * lafını esirgemeyen yönetmen başarılı bir iş çıkarmıştır. ama herşeye rağmen çingeneler zamanı'nın yanından bile geçmez.
yani çingeneler zamanı bir yakarışsa;
gadjo dilo acı bir haykırış bir başkaldırıdır.
mutlaka izlenmesi gerekir filmdir..