Macaristan'da 2000'li yılların başında kurulan jobbik (daha iyiye) partisi'nin Türkçü - Turancı başkanıdır. katıldığı ilk seçimlerde yüzde 2 gibi düşük bir oy almasına rağmen, 2010'daki son seçimlerde adeta patlama yaparak yüzde 17 ile ülkenin 3.üncü büyük partisi haline gelen partinin başkanı ise Türkçü ve Turancı kimliğini açıklamaktan çekinmiyor... meclise 47 vekil sokan partinin genç lideri gabor vona avrupa'nın en gözde politikacılarından biri oldu. Buna rağmen Avrupa'nın türk karşıtı politikacılarının yoğun hedefi haline geldi. başkan vona, "biz türkiye ile yakınlaşmanın avrupa'nın yararına olduğunu düşünüyoruz. diğer partilerin türk ve islam karşıtı politikalarına katılmıyoruz. türkiye bize yeni fırsatlar sunuyor" açıklamasını yaptı. ancak vona kendisine yapın Türkler ile ilgili eleştirileri, "türklerle macarların kökeni birdir. hunlar'dır. biz türkler'e karşı çıkarsak kendi kökenimize de karşı çıkıyor oluruz. türkler bizim kardeşimiz" yanıtını vererek cevapladı.
--spoiler--
Macaristanın 3.büyük partisi olan Jobbikin genel başkanı bir dizi konferans vermek için Türkiyede
Jobbikin lideri Vona Gaborun ilk konferansı Marmara Üniversitesindeydi.Daha önceden de takipçisi olduğumuz Vona Gaborun ayağımıza kadar gelmesi elbette haber niteliği taşıyor.Ben de bu fırsatı kaçırmayarak konferansta aldığım notlar ile bunu gerçekleştirdim.Genç liderin önemli satırbaşları oldukça fazlaydı,dinleyicilerin çokluğu onu oldukça şaşırtmıştı.
Gabor, konuşmasına Selam olsun size kardeşlerim diyerek başladı ve ilk önce salondakilerin kendisini şaşırtan karşılamasına sevgi gösterisine teşekkür etti. Çoğunluğu öğrenci olan salonda, Macaristandan gelmiş bir liderin bu şekilde karşılanması, gençliğimizin neye ihtiyacı olduğunu da gösteriyordu.
Vona Gabor, Gülbabadan selamlar ilettikten sonra kendini tanıtmaya başladı. 35 yaşında, tarihçi ve bir köylü çocuğu Burada benim için en önemli nokta 35 yaşında olmasıydı. Bizdeki parti liderliğini mezara kadar taşıyanları düşününce, genç bir lidere olan yakınlık duygusu anlaşılır ve kabul edilebilir bir durum olarak geliyor. Önemli olan bir diğer nokta ise , Jobbikin yıllar önce bir gençlik hareketi olarak kurulmuş olmasıydı. Bizler için umut verici bir örnek
Jobbikin dikkatleri üzerine çekmesini sağlayan ilk etken ise Vona Gaborun bir mitingde söylediği şu sözler olmuş :
Macaristan, yıllardır Batıya yönelmiştir ama asıl yönelmesi gereken yer doğudur. Nedeni ise çok basit; kardeşlerimiz oradadır. Bizim ittifak kurmamız gereken ülke Türkiyedir.
Bu sözleri Macaristanda ve Avrupada tepkilere neden olmuşsa da anlayanlar ve hak verenler de olmuştu. Gaborun söylediğine göre bunlardan biri de Türk bir gazeteci idi ve Gabor daha sonra e-postasını kontrol ettiğinde destek mesajları ile karşılaşmıştı.
Jobbik, sahip olduğu düşünce sistemi nedeniyle günümüzde Macaristanda gayet olumlu karşılanıyor. Ancak Batı Avrupa ve ABD için aynı şey söylenemez. Buralardan gelen tepkiler ise sürekli artıyor ve bunlara bir de Yahudi basını ekleniyor. Yayınlanan bir makalesi ise Avrupa basınında geniş yer bulmuştu. O makaledeki bazı söylemler önemlidir ve Gaborun üzerine tepkileri çekmesine neden olmuştur. işte o söylemlerden bazıları ;
- islamiyet, medeniyetin son kalesidir.
- Onlar, bizim kardeşlerimiz, Müslüman da olsalar Tanrımız birdir.
- Avrupa, bizi eleştirmek yerine kendi durumuna bakmalıdır.
- Ben Macarım ve Hristiyanım ama her zaman Türklerin ve ayrıca mazlum Müslüman halkların da yanında olacağım.
Konferanstan önce merak ettiğim bir konu var ve şans bulursam bunu kendisine sormak istiyordum. O, ben sormadan önce cevapladı. Merak ettiğim şey, Vona Gaborun Türkiyeye neden geldiğiydi. Yani bir salon Turancı gence karşı konuşmak için mi gelmişti ? Konferans başlığı ise Macar-Türk ilişkileriydi Sayın Gabor, Türk-Macar ilişkilerinin çok dinamik olduğunu belirtti öncelikle ve ekledi ;
Ben buraya diplomasi için gelmedim. Diplomatik,ekonomik,siyasal ilişkiler zaten bir şekilde yürüyor. Bunlarla ilgilenenler var. Benim gelme amacım, ortak davamızı konuşmaktır.
Türk gençliğini arkasına almak istiyor gibiydi Gabor. Daha sonraları konuşmasının iki yerinde daha aynı izlenimi verdi. Sekelistan için bir harekete giriştiğimizde sizlerden de destek göreceğimize inanıyorum. demesi bunun ilk, daha önce kimseyle paylaşmadığım dediği plan ise ikinci örneğiydi.
Peki Gaborun bahsettiği ortak davamız neydi ? Açıklamasına şu şekilde başladı :
Yaşadığımız dünya tek kutuplu bir dünyadır ve bu dünya tamamen küreselleşmeye kurban olma yolundadır. Küreselleştiren Batı Avrupa ve ABD ise kendilerine yeni bir dünya düzeni kurmanın peşindedir. Bana göre ise dünya farklı kutuplara sahip olmalıdır ve her millet kendi geleneklerini yaşatmalı, özgürce yaşamalıdır. Zamanında büyük katliamlar yapmış olan ABD ve Avrupa devletleri, şimdi bize nasıl yaşamamız gerektiğini söylüyor. işte ben, buna karşıyım.
Macaristan ve AB
Sovyetler Birliği ve komunizmin çöküşünden sonra Macaristanda Batıya yöneliş başladı ve sonuç olarak ABye üye olduk. Halkın ABden beklentisi yüksekti. Yeni iş imkanları, daha iyi bir ekonomik durum, daha iyi eğitim, kısacası daha iyi bir hayat umuyorduk. Aradan 10 yıl geçti ve Macaristanda büyük bir hayalkırıklığı hakim durumda. Fabrikalarımız satın alındı ya da kapatıldı, milli sermayemiz yok edildi. Ulusal borç 4e katlandı. En acı olanı ise, 10 milyon nüfuslu ülkemizdeki gençlerin neredeyse yarısı iş umuduyla göç etti.
Şimdi söylüyoruz ki , ABye ihtiyacımız yoktu, ABnin bize ihtiyacı vardı. Arazilerimiz, ucuz iş gücümüz ve kendi ürünlerine Pazar oluşturmak için geldiler.
Bunun üzerine halkın umutsuzluğu arttı, ne yapmalıyız diye sormaya başladık.
Parlamentoda 70 yıldır Biz Attilanın torunlarıyız, müttefiklerimiz Avrupada değil Asyadadır. diyen olmamıştı. Ben bunu söyledim. insanlar da Macaristanın kurtuluş yolu olarak bu yolu benimsedi. Biz,kendimizi Türk devletlerinin Avrupadaki kalesi olarak görüyoruz.
Gabordan alıntıladığım bu paragrafta, ABnin gerçek yüzünü bir örnekle daha görmüş olduk. Durumun bizim için içler acısı olan tarafı ise, Macaristanın AB üyeliği sonrası başına gelenler, bizim başımıza daha üye olmadığımız halde gelmiş olmasıdır.
Gaborun, Türkiyenin AB Üyeliğine Bakışı
Türkiyenin ABye üye olmasına tabi ki karşı çıkıyor kendileri. Bunu da esprili olarak şu şekilde belirtti ;
Bence hiçbir şey çıkmayacak bu süreçten ve nedeni çok açıktır. Bunun nedeni asla din değildir. Gerçek neden Türkiyenin AB için fazla güçlü olmasıdır. Bu yüzden istemiyorlar. Türkiye asla sömürge olmayacak. AB ise sömürgecidir. Aslında bir bakıma, Türkiye ABye girerse Macaristan için iyi olur çünkü bu AByi çökertir. Türkiye girmezse bile biz bu birlikten çıkıp gerçek birliğimizi kuracağız.
Bu sözlerinde Gabor, Türkiye için büyük bir güç diye bahsederken şüphesiz ki AKP kafasındakilerin her yerde bağırdığı gibi süper güç olmayı kastetmiyor. Onun bahsetiği güç, gençliğimizin gücüdür.
Gabor, davasını anlatmayı sürdürdü. Türk Macar birliğinin dünyaya etkisini şu sözlerle anlattı. Yorumumu katmaya gerek duymadan paylaşıyorum :
Tabi ki Türkiyenin kendi görevleri vardır. Ancak Macaristanla da ortak bir davası vardır.
Biz, dünyaya kardeşliğimizi göstererek örnek olmalıyız. Dünya zulüm ve yalan ile kaynamakta. Bazılarına göre, cepheler dinler ve medeniyetler arasındaki farklılıklardan dolayı oluşuyor. Bence bu gerçek neden değil. Gerçek neden, adil bir düzen isteyenlerle , diğerleri arasındaki farklılıktır. iki şanlı millet olarak biz bunu gösterebiliriz.
Ortak tarihimizde, hem ittifak hem de savaşlar yaşadık. Şimdi yeniden kucaklaşmalıyız. Ayrı geleneklere sahip olsak da Tanrımız tektir. Tek Tanrının kullarıyız ve Attilanın torunlarıyız. Bu ittifak adil bir dünya isteyenlere de umut verecektir.
Kaçıncı kez olduğunu sayamadığım büyük bir alkışla sözü kesilen Gabor, Türkçe başladığı konuşmasını Türkçe olarak ;
Yaşasın Türk-Macar Kardeşliği! sözleriyle sonlandırdı ve dinleyicilerin sorularını cevaplamaya başladı.
Konuşma boyunca 5 sayfa not tutup sorularımı biriktirmiştim ama soru sormak isteyenlerin çokluğundan öte, Gaboru partisine oraya buraya çağıranların ve soru sormayıp hikaye anlatanların çaldığı zaman, birçok arkadaşım gibi benim de soru sormamı engelledi. Kendisine sorulanlardan biri, tarihçi olmasının Turancı olması üzerinde etkisi olup olmadığıydı. Cevabı şöyle oldu :
Benim için yolumu seçmek çok kolaydı. Tabi ki tarihçi oluşum da bu yolda inancımı güçlendirdi. Uzun zaman birçok alanda araştırmalar takip ettim,kitaplar okudum.
Bence şu anda büyük kitlelerin bu yolda olması tesadüf değil. ilahi bir yönlendirme vardır.
ilginç olan ise, dünyada ve Macaristanda Jobbik ve bana ne kadar çok saldırı olursa, insanların bana ve partime olan sevgisi artıyor.
Ülkesindeki durumla ilgili biraz daha konuştuktan sonra hiçkimseye anlatmadığım plan diyor Sayın Gabor. Bunu da , tüm dünyada Turancı gençlerin ortak olarak katılacağı bir konferans düzenlemek olarak açıklıyor. Ayrıca facebook gibi sanal ortamlarda gruplar kurup takipte olmayı düşündüğünü ekledi.
Soruyla ilgili olarak son sözü ise etkileyici idi.
Bu yolu ben seçmedim, Tanrı beni bu yol için seçti.
Gelen bir diğer soru ise, bir tür yakınmaydı aslında diyelim. Ülkemizde sizin gibi bir lidere sahip değiliz, dedi konuşan arkadaşımız ve andımızın kaldırılmasını,milli değerlerimizin yok edilişini anlattı. Gabor ise mütevazice yanıtladı.
Ben kendimi mucizevi biri olarak görmüyorum. Ben köyden geldim,kendimi yetiştirdim. Her milletin içinde bir potansiyel vardır. Macaristanda da benzer şekilde liberalizm yükseldi. Milli duygularımızı söylemekten çekinir olduk. Macarım diyene Macarcılık yapma dendi. (Burada salonda gülüşmeler yaşandığını da belirteyim.) Ancak , Türk olmak sizin için ayrıcalıksa bunu cesurca söyleyin ve bununla gurur duyun. Macaristandaki gençlere güvendiğim gibi sizlere de güveniyorum. Sizler de kendinize güvenin.
Bu ilham verici sözlerden sonra birkaç zaman çalan soru soruldu ve fotoğraf çekilmek isteyenlerin yarattığı ufak çaplı izdihamla konferans sona erdi.
Turancılığın Macaristandaki bu genç liderine bir kez daha saygılarımı sunuyorum ve bizlere umut aşıladığı bu konuşmaları için Türk gençliği adına ona teşekkür ediyorum.
--spoiler--
Bugünkü karşılaşmada taraftarlar Türk milli takımını Budapeştede benim bir cümlemle selamladıkları için büyük bir onur duymaktayım. Futbol, dünyanın en ilgi gören sporudur. Güçlü duygular yaşatır insanlara. Ben de bu insanlardan birisiyim. Ama bundan daha önemli duygulara da sahibim. Akraba, Turan milletlerine duyduğum saygı, sevgi ve dostluk da bunlar içindedir. Karşılaşmanın büyük iddiasına karşın, Macar taraftarların böylesine dostâne bir jest yapmış olmalarını çok anlamlı buluyorum. Bu, günümüzün düşmanlık ve rekabet dolu dünyasında bilhassa anlamlı ve büyük bir olaydır. Minnettarım bunun için.
Umarım bu mesaj mümkün olduğundan daha fazla Türk'e ulaşır. Dilerim bu haber gider kulaklarına: Macaristan'da öyle bir güç var ki, bu ülkenin en büyük ikinci/üçüncü siyasi partisidir ve kendini Attila'nın torunu sayan her milleti müttefiki olarak görmektedir. Türkleri de aynı şekilde. Tarih boyunca aramızda birçok savaş yaşanmış olabilir. Birbirimizin kanını dökmüş olabiliriz. Başka isimlerle adlandırdığımız tek bir Tanrıya inanıyor olabiliriz. Ama biz her şeye rağmen kardeşiz: Turan çocuklarıyız. Umarım, giderek güçlenen büyük bir iktidarı yönetecek büyüyen Türk gençliği sesimizi duyuyordur. Bizim arzumuz Attilanın torunlarının, büyük atlıların soyundan gelenlerin yeniden el ele vermeleridir.
Biz de Attila'nin torunlarıyız!
Tanrı daha güzel bir gelecek versin bizlere!
--spoiler--
macar siyasetinin yükselen lideri, jobbik hareketinin ve partisinin başkanıdır.
türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi ve türkiye'nin avrupa birliğine girmesi gerektiğini savunmaktadır. türklerin ve macarların etnik kökenlerinin bir olduğunu bu yüzden türkleri kardeş olarak gördüklerini de belirtmiştir.
jobbik'in son seçimlerdeki oy oranı %17'dir.