Hükümette iki kişi var. Başkanın ve karısının Hollywood'ta milyon dolarlık pek çok evi var. Kadının yalnızca spor ayakkabıları için ayrı bir odası var.
dünyanın belki de en naif insanı bu ülkenin halkı.
gabonlu bir kaç insan tanıdım. fransızcayı aksanlı konuşuyorlar, yardım severler, misafirperverler. tipik fransız soğukluğunu üzerinizde hissetmiyorsunuz. "gabon'da beyazlar yaşıyor mu?" diye sordum. "elbette" dediler. sadece fransızlar yaşıyor. ne de olsa eski sömürgeleri. çoğu da avrupa'nın keşmekeşliğinden kaçan, farklılık isteyen yaşlı insanlar. kimileri gabon'a, kimileri ruanda'ya, kimileri de fildişi sahili'ne gidiyor. artık kafaları nereye eserse. mücevher havzalarına, değerli minerallere ortak olmak için. kapitalizm, sömürü çarklarına takılıp gitmişler zira...
ayna programında izleyip hakkında birkaç bilgiye sahip olduğum ama ondan da öte iyi sayılabilecek petrol geliri olmasına, yani iyi kötü ekonomik bağımsızlığa sahip olmasına rağmen hala bir sömürge ülkesi olmaktan kurtulamamış olmasıdır.
* gelirinin % 70'ini petrolden sağlamaktaymış.
* nüfusun hemen hemen yarısı başkentte yaşamaktaymış.
* ülkedeki ayak işleri olarak nitelendirelebileceğimiz hiçbir işde bir gabonlu değil, yabancı ülke insanı çalışırmış.
* komuşusu ekvator ginesi ile adalar sorunu mevcutmuş.
yaşam standartları türkiyeden (şaka değil) daha iyi olan ülkedir. ve hemen hemen hiç polislik olay olmazmış bu ülkede. ve insanları çok sıcak kanlı diyorlar.
ayrıca afrikanın en zengin ülkesi olma yolunda hızla ilerlemektedir.
Afrika'da insanlar aç uyur aç dolaşırken, stad açılışı için messi'ye tanıtım uğruna 3,5 milyon euro verecek kadar gerizekalı yöneticilere sahip ülkedir.