Kadın hocalarının gıcıklıkta master yaptığı fakülte. Hele bir tanesi var ki kısa şişko yaşlı muşmula suratlı kadın kendini üstün ırk sanıyor hayatımda böyle bir kibir ve kendini beğenmişlik görmedim.
Benim tam 3 gündür üzerinde çalıştığım projeyi gözlerimin önünde elimden çekip alıp bir güzel parçalayıp çöpe attı. Olmamış baştan yap dedi. Ya salak kadın alıp çöpe atman mı gerekiyor düzeltilebilir bişey sen benim emeğimi nasıl alıp atıyosun ya. Sen beğenmediysen ben beğendim belki eve götürüp duvarıma asıcam sanane yani?
Zaten şoktan kıpırdayamadım bile. Şimdi susuyorum ama bu fakülte bitsin o kapının önüne parkettiğin kırmızı volvonu boydan boya çizicem şirret kadın.
içinde bulunduğum fakülte. genelde insanları nazik ve kibar olur özellikle konservatuar okuyanlar. etliye sütlüye karışmayan insanlar çoğunlukta gözlemlediğim kadarıyla ve sınıfta müzik açıldığı zaman bu apaçi styla yerine genelde mozart oluyor ki bu fazlaca huzur veriyor insana.
güzel sanatlar fakültesinde torpil olmazmı var. resim profösörü mehmet özerin izi sürüldü. bingo bir bayanı torpil yapıp okulda okumasını sağladı. sonra öğreniyorumki kızı grafik bölümünü okumuş. grafik bölümünde iş hayatında iyi para kazandırıyor. resim okusa iş bulamaz.
eskişehir güzelsanatlar fakültesindede millet vekilinin kızının okuduğunu biliyorum.
torpil yok diyen kişi yalan söylemiş olur.
ben bu durumu içmimarlıkta 3. olup mulakatta elendikten 2 yıl sonra öğrendim o zamanlar bir firmada ses kayıt cihazların tasarımında çalışıyordum. mimar sinan güzel sanatlar fakültesinin dekanının şişlide kendi reklam ajansı olduğunu bile öğrendim.
öss sınavını kazandım. mimar sinan entas bölümünü 100 üzerinde 80 ile yedeklerde kaldım. marmara içmimarlıkta 3. oldum fakat 40 kişi yerine 20 kişi alarak mulakatta elendim 39. oldum. malesef mecazi anlamda arkada oynanan oyunlar yüzünden eğitimimi tamamlayamadım. ben dersimi iyi çalıştım:)
ortaokul ve lisede sınava hazırlık yoktuki liseden mezun olduktan sonra nerde eğitim alacağız kendimizi geliştirecegiz.
"araba arızalı tamir edebileceğim garaj yok. belediye boş bir araziyi tamir hane atölyesi yapıp hizmete sunmalı." 2 gün atölyeyi kiralasam arabayı tamir edecegim.
"ahşap dolap yapacagım atölye yok. belediye atölye yapıp hizmete sunmalı." 1 gün kiralasam evin dolabını ucuza kendim yaparım.
belediyelerin kütüphane gibi kiralık atölyeleri olmalı. hani kütüphane ücretsiz. tamir atölyeside elektrik kontürlü olsa araba rahat tamir olur.
o zamanlar okulların sınava hazırlık kursu yoktu. sayemde bilinçlenmeye başladılar. ortaokul ve lisede sınava hazırlık yoktuki liseden mezun olduktan sonra nerde eğitim alacağız kendimizi geliştirecegiz. marmara güzel sanatlar fakültesi o sene bahçede eğitim veriyordu, bahçede eğitimmi olur.
bunlar özel yetenekten bahsediyor. yetenek değilde kendini geliştirme var. kendini geliştirirseniz kemanda çalabilirsiniz. yeterki yaptığınız işe konsantre olun.
öğretim görevlileri resme bakmadan atatürk portresi yapın bakalım yapabiliyorlarmı. ihtimalle yaptıkları resim atatürke benzemeyecek.
resim profesörü mehmet özerin kitabına bir bakın, karşılaştırın. sonraki yıllarda kendini geliştirdimi bilmiyorum, görmedim.
"üçüncü kişiler tarafından bana ait olan karakalem çalışma çalındı. resimdeki kişi ben değilim kolları burgulu karakalem resim. fiğürlerden biride benim sevgilim değil. dikkatim dagılınca durumu fark edemedim burgulu kol oldu." ozamanlar yeni resme başlamıştım. tecrübesizlik işte.
sınavda yaşadıklarımı şirkettekiler anlattım ortaklardan biride yabancıydı. yabancı patron amerikaya fuara katılmıştı gelirken bana suluboya takımı getirmişti. ehliyetimi yine o yabancı patron sayesinde almıştım parayı veren kişiydi. sınav harç parasınıda vermişti. şirket, türkiyedeki ekonomik kriz ve maliyede yaşadığı bazı sıkıntılar yüzünden şirketi kapatmak zorunda kaldı. yani anlıyacagınız hükümet sülalesinden tokatı yedik. hem ben yedim hemde şirket yedi.
şirket işi sonuçlandıracak ressam bulamıyordu. yabancı patron ülke ülke gezmiş çevre edinmişti. gürcistan, azerbecanlı, iranlı ressamlarla çalıştık. elektronik ve bilgisayarı iyi bilen elemanda yoktu bir kaç tasarım yaptım ama kalıp ve şablonları yapabilecek kişi olmayınca beni bilgisayar başına geçmemi söylediler.
sınav sisteminde değişiklik oldu endüstri ürünleri tasarımı puanını arttırdı. sonra yıllar sonra şimdi diğer bölümlerde puanını arttırmışlar. siz şimdiye kadar nerdeydiniz. şirket matematik fizik kimyadan anlayan eleman bulamıyordu. perspektif bilen ressam yoktu. basit kartondan koni bile yapacak eleman yoktu.
endüstri ürünleri tasarımında okumak istiyordum o sene puanı yükselince ikinci en yakın olan iç mimarlığı seçmiştim.
yani anlayacagınız marmara güzelsanatlar fakültesi sülalesinden tokadı yemiş oldum. çok iyi ders aldım. öyle böyle değil.
sınavda objeye çevirin dediğinde ya pembe panterin sihirli deynegi yokki bunu nasıl objeye çevirsin. kuyruk sıkıştı kuyruğu kurtarmam gerekiyordu. iki ucu boklu sınavdı. tut tutabilirsen. sözlü görüşmenin aslında öylesine yapılan bir görüşmeydi onlar geçmişteki deneyimlerine göre öğrenci alıyorlar. seçtileri kişiler bizden ve birde yabancı diye ikiye ayrılıyordu, ayrıcılık yapan okuldu. bizden olan kişileri seçiyorlardı. yani anlayacagınız mülakatta sinsi sinsi devrimle nurten hanımın yüzünden boklar akmaya başladı. köpüren boklar.
profesör mehmet özer benim gözümde sakalın arkasına saklanan üç kagıtçıydı. yağlı boya resimlerden birinde çember yapmış ama sanki bir makina yapmış yada baskı makinasından çıkmış gibi yada cetvel şablonla çizilmiş gibiydi. hiç bir insan öyle bir çember yapamaz. kaşe makinasımı kullanmış bilinmez. kişileri bizden ve yabancı diye ikiye ayıran kişiydi. ben uzun kollu gömlegin arkasına saklanmıyordum boya olmasın diye uzun kollu gömlek giyiyordum. böyle bir sınav sisteminde sözlü görüşme varsa uzak durun. mecazi anlamda boşuna kürek çekmeyin.
mulakata girdim. çok fazla konuşmadık. nurten hanım bana sınavdaki çalışmamı gösterdi burda ne anlatmak istedin dedi. bana soru sordu bende kazanmanın şans olduğunu söyledim. aslında sınavda 1. soruyu tasarladım ama 2. soru geleceğini bilmiyordum. 1. soruyu bir objeye çevirin dediklerinde zekicene manevra yapmam gerekiyordu ama seçmem gereken obje yoktu. mecbur zar kullanmam gerekti. zarın üç kagıt olduğunu biliyordum yani kumar olduğunu. sınavda zarın yaşamımızda olduğunu zarın olumsuz bir davranışla karşılaşmayacagımı düşünüyordum birde başka obje söz konusu değildi öbürtürlü sınavı kaybederdim. 3. olunca demek 1. ve 2. olanlar manevradan kurtarmışlar durumu dedim çok merak ettim bu durumdan nasıl kurtulduklarını. mülakatta devrim dosyamdaki çalışmalara uyum sağlamıyor dediginde ilk tokatı yedim. dosyamı düzenleye resim profösörün karısındanda tokadı yemiş oldum. nurten hanım bir şeyden bahsetti tam anlayamadım hani televizyon dedi. beni sürüklemeye çalıştı. bende zannediyorumki televizyondaki politikadan bahsediyor sağcı solcu bu duruma eğilimlimi tartmaya çalışıyor sandım bende dedimki televizyonda sinema seyrediyorum dedim. konu kapandı sözlü görüşmede bundan başka hiçbirşey konuşulmadı. 1. soruda yarım daire ile işi sonlandırmıştım. kazanmanın şans olduğunu çalışmayla uyum sağlaması için mecburi sözledim. sınav sonuçlarında 39. olunca durumu hemen anladım. 3 demek üç kagıtçı demekti 9 ise dokuz aylık yani üç kagıtçı doğuyor demekti. bu sene 20 kişi alınacagı açıklandı zaten 1. soruda yarım daire yapmıştım nurtenle, devrim iki kafadar 20 kişi alarak 1. sorumun cevabını uyguladılar kazanmanın şans olduğunu söylemiştim 39. sıralamada kazandım ama 20 kişi alarakta sınavı kaybetmiş oldum. yani bana hem kazandım hemde kaybettim oyununu oynadılar.
eğer 2.sınavda seçme hakkım olsaydı obje olarak zar seçmezdim. çünkü kumar ve üç kağıt olduğunu biliyordum. sınav sonuçlandığında sınavı kaybettiğimde 2. soruda manevradan hiç kimsenin kurtulamadığını anladım aslında sınavda birinci oldum ama zar kumar olduğu için üç kağıt anlamını taşıyan 3. sıradaydım.
devrimle nurtenin gözleri görüyor ama beyinlerinin görmediğini, sınavın bilincinde olmadığını anlamış oldum. benim gözümde saygınlığını yitirmiş bir okuldur.
onlar benim yüzsüz olduğumu düşündüler. aslında mecazi anlamda gözsüzler. gözleri yok.
bu tür sınav sisteminden uzak durun başınıza Karsanın, New York taksi ihalesinde yaşadığı duruma düşebilirsiniz.
Karsan, New York taksi ihalesine dava açıyor.
New York Belediye Başkanı'nın Karsan'la ilgili çok güzel olmayan sözler sarf ettiğini söyleyen Nahum, ''Michael Bloomberg, '2 yıl sonra arabanın tekerleklerinin düşmesini görmek istemeyiz' dedi.
sınavı kazanamayıp dava açanlar oldu. okulun camını kurşunlayanlar oldu.
öğrenci okumaya geliyor okulun öğretim görevlisin yaptığına bak. o okulda neler oluyorsu eskidende okulun giriş kapısını tabancayla ateş etmişlerdi camda kurşun deliği vardı. sonra kapıya güvenlik görevlendirdiler. kapıya turnike koydular.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde, 3 kadın öğrencinin, öğretim üyesi E.Y tarafından tacize uğradıklarını iddia etmesi üniversiteyi karıştırdı. Öğrenciler, üniversitenin disiplin soruşturmasında hizmet içinde taşıdığı resmi sıfatın gerektirdiği itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle ceza alan E.Y.’nin dersini basarak protesto etti. Bazı öğretim üyeleri E.Y.’ye, bazıları ise öğrencilere destek çıktı.
farklı olmazsanız alınmadığınızı düşündüğüm fakülte.
ayrıyeten fotoğrafçılık bölümünün genel olarak, genel kültür sınavıyla aldığını görünce şoka uğradığım fakültedir.
marmara güzel sanatlar fakültesinin yakınında ikamet eden çok iyi araba maketleri yapan bir arkadaş vardı. kazana kazana türk el sanatları bölümünü kazandı. okula yakın fakültenin resim bölümünden mezun resim dersi veren birisi vardı olacak okadar leven kırcanın dalgasını geçerdi. dalga geçmeler hepimize bulaştı. ne bileyim resim profesörün öfkelenip kızacağını meğer saygısızlık etmişim. ama o profesörün ve karısını yaptıkları af edilmez. daha sonra öğreniyorumki profesör ayrımcılık yapıyormuş. hemde acımasızca ayrımcılık yapıyormuş. o profesörün arkamdan oynadığı oyunu son anda fark ettim.
okulun iç mimarlıktan mezun olan bir içmimar vardı dükkanıda okula yakındı ama az para kazanıyordu o çevrede anne kız oturuyordu iç mimarla evlendirmek için anne kız dükkanına ugruyordu. iç mimar ise evlenmeyi düşünmüyordu çünkü para yoktu ancak kendine yetecek kadar para kazanıyordu. şimdi aklıma geliyor iyiki içmimarlık okumamışım. yoksa şimdi beş parasız kalacaktım.
lise yıllarında saygısızlık yapan hocalar, arkadaşlar vardı, leven kırca olacak okadar, gırgır dergisindeki dalga geçmeler, bunlar hep çevremdeydi, iyi örnek davranışları değil. hele hele fakültenin resim bölümünden mezun dalga geçen hiç iyi örnek davranış değilmiş.
sınavda 1 soru içinde 3 cevap vardı. yanımdaki kişi 3 cevaptan biri yoktu yani fizik kuralarını hiçe saymış objeler uzay boşluğunda savruluyordu. büyük bir ihtimalle endüstri ürünleri tasarım bölümünü kazanamadı. mimarsinan güzel sanatlar fakültesinde endüstri ürünleri tasarım bölümünde yedeklerde kaldım. 100 üzerinde 80 verdiler çalışmama. eğer 3 saat süre verseler 100 kesin alırdım. ama hep 45 dakikalık çalışmalarla sınava hazırlandım. şirketteki proje zaman kısıtlaması olmadığı için rahat çalışabiliyordum.
tam anlamıyla sınav tiyosu yok. grafik bölümünü istiyorsanız grafiksel çizim yapmanız gerekiyor. ama mimar sinan grafik kazanamayan 1. sınavda bile elenen kişi , eskişehir güzel sanatlar fakültesi sınavlarında grafik bölümünü kazanıyor. böyle bir enteresan durum var. nasıl bir sınav ise anlaşılmış değil.
resim profösörün karısı bana birdaha misafir kabul etmiyeceğini söyledi yani anlıyacagınız birdaha kapıma gelme dedi. bu yaşadıklarımdan sonra bir daha kapısına bile ugramadım.
zaten şirkette çalışıyor aynı zamanda sınava hazırlanıyordum. işyerinden izin alıyordum işe 3 gün gitmediğim oluyordu. şirkette proje üzerinde ve işlerin ucundan tutacak yabancı ressamlarla çalışıyordum. zaten türkiyede işi sonuçlayacak ressam yok.
iş için benden bilgi alanlar oluyordu. kimle veya kimlerle çalışalım diye. bende yabancı teknik adamları ve ressamları tanıştırıyordum.
zaten ekonomik krizler sonucu ve işleri yabancılara yönlendirmem yüzünden müşteriler artık yabancılarla iş birliği yaptı. yani türkiyedeki kişiler para kazanamadı. ama kültür oluşsaydı şimdi durum çok farklı olurdu.
o profösöre halkın, öğrencinin parasıyla maaş ödeniyor okulun elektriği suyu ordaki çalışanların parası halk, öğrenci tarafından ödeniyor.
benim maaşım şirketin çalışanları ve elektrik suyu çalıştığım şirkette ürettiğimiz elektronik cihazların piyasaya satıldıktan sonra kazanılan para sayesinde ödeniyor.