görecelilik kuramının doğru olduğunun işaretidir. yazın günler nasıl geçmek bilmiyorsa, kışları çok hızlı geçer ve bunlar kişiden kişiye göre değiştiği için, albert einstein bir kere daha haklı çıkar.
öğrencilerin final ve vize haftasında, yaklaşan sınavlara hitaben en çok söylediği sözdür.
-yuh lan pazar mı bugün? ne ara çalışacam lan ben.ne çabuk geçiyor şu günler amk.
bir diğeri
-35 vermiş göt herif.
Bir gözümü açtım Doğmuşum,
Bir kapadım açtım aha ilkokul bitmiş,
Bir kapadım açtım üniversitedeyim,
bir kapadım açtım, Evlenmişim,
Bir kapadım açtım, çocuğum olmuş,
Bir kapadım açtım, Çocuğum askere gidecek yaşa gelmiş,
saçlarıma aklar düşmüş,
yüzümdeki, alnımdaki kırışıklıklar artık iz yapmış,
hele hele şu son 2 yıldır felaket farkında olduğum, hatta içten içe endişelendiren hadisedir. aslında hızlı geçen zamanlar güzel değil midir? geçmek bilmeyen dakikalar, saatler işkenceye dönüşme mi? bir çelişki durumu yok mu gerçekten?
keşke hergün yılbaşı olsa diye düşünen zümreyi üzen durumdur diğer tarafdan ise ölümünde zaman ile adeta senkronize bir biçimde yaklaşması durumu vardır umarım bunun için hazırlıklarımız vardır .
gece uykularınıda hayat süremizden çıkardıgımız zaman bize uyanık yaşadıgımız zaman süresinin en kaba 35 senedir buda faydalı olabilecek bir hatırlatmaydı .
Ne çabuk geçiyor zaman... Günler bir yıl, yıllar birer gün adeta... Nazım demiş ya " burada günler uzun, seneler kısa"...
ilkokulu pek hatırlamam, tamam, ama ortaokuldan yaş 24'e, geçen zamanı da takib etmekte çok zorlanıyorum... Dün değil önceki gün lgs'ye girdim, dün ales'e... Bugün de 4. Sınıf bitiyor... "ulan bir ara öss denilen bir sınava girmiş olmalıyım ama onu hangi saniyeye sığdırdım ki?"
4 s tanım: işte insanlara bu yukarıdakileri hissettiren kahrolası durum...
Bana kalırsa; bu içinde bulunulan mekana ve oluşuma bağlı olarak değişen bir durumdur. O kadar ki, bazen dakikaların -dolayısıyla saatlerin ve günlerin- her birinin farklı uzunlukta olduğunu düşünüyorum.
Sevdiğim bir mekanda zamanın su gibi aktığına, mecburen bulunmak zorunda olduğum yerlerde ise insanı sinirden çatlatacak derecede yavaş geçtiğine, kısacası geçmediğine, yemin bile edebilirim. O ne çekilmez bir durumdur yahu?
Örneğin, elimden gelen tüm fedakarlıkları göstererek iki saat kütüphanede kalabilme fırsatı yakaladığımda o iki saat olur size yirmi dakika... Ama bir de tersini düşünün; mecburen bulunduğunuz bir ortamda diyelim ki saat 13.18 olsun. Yarım saat sonra saate baktığınızda saatin 13.20 olduğunu göreceksiniz.
Geçmişe bakınca hissedilen olgudur lakin bir realite değildir çünkü geçen zamanın aksine geçmekte olan zaman tamamıyla göreceli bir hıza sahiptir.
Şöyle ki şu an mutluysanız ya da ucunda mutsuzluk varsa zaman çok hızlı geçerken mutsuzsanız ve mutlu olmak için beklediğiniz bir şey varsa zaman geçmek bilmez.
Ama dediğim gibi geçmişe baktığınızda hepsi çok hızlı geçmiş gözükür.
öyle çabuk geçiyor ki günler; hele sen bir bak hayatına. Daha dün doğmuşuz sanki, yeni okula başlamışız, yeni sevmişiz...
öyle çabuk geçiyor ki günler; yarın bitecek sanki, yarın ölecek gibiyiz. daha doymamış yaşamasına. günlerimiz dün bir bu gün iki. sakın bir şeyi bırakma yarına... yarın yok ki. *