ne yazık ki bizi yıllarca kandırmışlar bitki örtüsü bozkır falan değildir zira herhangi bir bitki örtüsü yoktur ama illa bir tanım yapacaksak güneydoğu anadolu bölgesinin bitki örtüsü bildiğiniz binadır, yeni yeni yapılmış inşaatlardır. ayrıca birçok ili batıdaki birçok şehirden büyük ve gelişmiş görünümdedir ancak gelişmeyen ya da gelişmeye kapalı olan tek şeyi hatta en önemli şeyi insanıdır.
80'lerin başlarında, burası bizler için ülkemizin bir bölgesiydi. birbirimizle atlasta çölemerik bulmaca oynardık, göldeki balıklar, dağdaki heykeller; van gölünün kocaman olması, kirli girenin temiz çıkması, harran ovası gibi konular vardı. diyarbakır; işte urfa mı şanlıurfa mı, kurtuluş savaşı sırasında gösterilen kahramanlıklar; antep, mardin vb..yetmişlerin ortalarında atılan tohumları yeni filizlenen pkk zaten gündemde fazla yer almıyordu. kürt diye bir kelime bilmezdik biz. duyduysak da pek önemi yoktu. halamgil, mısalar gibi bir grup adıydı sadece.
o dönemden bu yana, maalesef çok şey değişti.
geçen yıllarda terör ve ayrılıkçı bölücü zihniyet tarafından iğdiş edildi, hem bölge hem de bizlerin algısı. köylülere yapılan çeşitli şiddette yanlışları baz ederek daha büyük kötülüklere yelken açtı bu şahıslar. dışarıdan aldıkları destekle binlerce kişi halini aldılar, neredeyse düzenli birlikler haline geldiler. özal'ın öncülüğünde, bölgeyi kalkındırırsak bu işin önüne geçeriz zihniyeti ile, gap gibi, teşvikler, destekler gibi önlemler alındı, devlet pek çok özveride bulundu. fakat bölgenin eğitim seviyesi, sosyal yapılanması, aşiretler, pkk baskısı gibi negatif etmenler bu sürecin başarıya ulaşmasını engelledi. ne yapılırsa yapılsın, "dövlet bize bahmıyir" oldu. bu bölge, harcanan milli serveti geçtim; milyar dolarlar seviyesindedir; en az 40 000 cana mal oldu. burada itlaf edilen teröristleri saymıyorum. bana göre bir önemleri yoktur. elektriğe para vermemekle övünen kişilerin tüm masrafları vatandaşın vergileri ile karşılandı ve karşılanmakta.
konuya ilişkin ayrılıkçı türkler grubunun pek çok tezi ve fikri var. her ne kadar vatanın birliği ve bütünlüğü ilkesini düstur edinmiş olsak da, o bölgede bir birlik uzun zamandır yok. diyarbakırda ve diğer illerde sadece resmi görevliler bulunmakta, onların da çoğu mecburiyetten orada. ilk fırsatta nasıl döneriz, nasıl kurtuluruz diye bakınmakta. çözüm süreci, kobani gibi konularda dönem hükümetinin yaptığı hataları, işledikleri günahları 98-99 döneminde bir sıkımlık canı kalmış örgütün nasıl bu kadar semirdiğine ilişkin katkılarını dile getirmekten bile hicap duyuyorum. hiçbir sivil vatandaş, gidip doğuya yerleşme hayali kurmuyor. onu bırak, ziyaret etmek dahi aklından bile geçmiyor. oysa ki, lisede kafamızda yeşeren kırmızı vosvosla düşeceğimiz yol hikayelerinde, urfası nemrutu her zaman ana rotada olurdu. ama manisa'da bile kürt köyleri kurulmuş durumda. demek ki batıya göç artarak devam ediyor. bir de üzerine suriyeyi ekledik. taksim istiklal caddesinin haline bir bakın. ne olduğu kim olduğu belli olmayan bir sürü tip, tabelalar arapça. türk halkı ciddi bir şekilde ayağa kalkmaz ise, bir daha kalkamayacak. dediğim gibi, en fazla ölürüz. ölürüz de, datça'yı, sinobu, porsuk çayını, ziganayı, manavgatı, bozbüğü, çukurovayı bu yaratıklara bırakmak koyar.
Bölgeye giden oldu mu bilmiyorum. Kültür olarak Türkiye'nin bir bölgesi olmaktan öte bir Suriye bir Irak bölgesi gibi. insanlar tam Ortadoğu iklimine uygun. Ayrıca şu bölge Türkiye sınırlarında olmasaydı huzurlu, zengin, şehit verilmeyen, zorunlu askerliğin olmadığı ülkelerden biri olabilirdik. Güneydoğu Anadolu bölgesinin Türkiye'ye vermiş olduğu tek şey on milyarlarca dolar maliyettir.
türkiye geneli gibi eğitim seviyesinin düşük olduğu bölgedir. ek olarak bölge halkı kendi içinde muhafazar olmakla birlikte dışarıya kapalı bir tutum sergilemektedir.
türkiye'de, bu bölge ile alakalı olarak, siyasiler ve medya tarafından yıllarca türk milletine güneydoğu anadolu bölgesi'nin "kötü" ve sanki bize ait değilmiş gibi "başkasının" olduğu düşüncesi aşılandı ve böylece insanların zihninde o bölgemizin bölünmesi olağanmış gibi bir düşünce oluşmuş ve insanlar buna alışmış/alıştırılmış. alışmak kötüdür, alışmayınız. 81 ilin 81'i de bizimdir, türkiye'dir.
örneğin; batı bölgelerimizde bir doğulu bir bölücünün yanında şivan pervere veya apo piçine küfrettiğinizde "git bu küfrü diyarbakır'da da etsene" diyebilir. bu durumda sanki o haklı veya üstün gibi görünebilir ama asla... niye edilemiyor orada o piçlere küfür? türkiye toprakları değil mi oralar? eğer ben orada onlara küfredemiyorsam burada suç o bölgeyi ayrı bir yer imiş gibi yansıtanlar ve bölünmüşlük ortamına engel olmayan ve bölücüleri cezalandırmmayan devletindir.
gerçi şivan pervere ve barzani barzosuna "kardeşim" diyen, türkiye'de konser verdiren bir "reis-i cumhur" var türkiye'nin başında. böyle bir ülkeden ne bekliyorsun ki?!.