Napolyon tekrar dünyaya gelmiş, beyaz saraya gitmiş başkan Obama ile yemek yerken demiş ki, "eğer benim elimde sizin sahip olduğunuz silahlar olsaydı, ben waterloo savaşını kesinlikle kaybetmezdim" demiş. Daha sonra Rusya ziyaretine gitmiş, Kremlin Sarayı'na çıkmış Putin ile yemek yerken Putin'e dönüp "Sayın Putin sizin elinizdeki KGB'ye benzer güçlü bir istihbarat teşkilatı, gizli servis bende olsaydı ben Waterloo savaşını asla kaybetmezdim" demiş ve sonrada Türkiye'ye gelmiş. sayın Tayyip Erdoğan ile yemek yemişler ve yemekten sonra Tayyip Bey'e dönüp, "Mösyö Tayyip sizin elinizdeki mükemmel basın gibi basın benim elimde olsaydı Waterloo savaşını kaybettiğimi hiç kimse duymazdı"
Üç domates sokakta yürüyormus. Baba domates, anne domates ve bebek domates. Bebek domates geride kalmaya baslamıs ve de baba domates cok sinirlenip onu sıkarak 'catch up' (hızlan) demis. Ketçap.
Temel italya’da Fiat fabrikasında çalışan bir işçi… Dönemin Sovyet lideri Krusçev resmi bir ziyaret için italya’ya gelmiş. Programda Fiat tesisleri de var.
Fabrikanın tezgahları arasında dolaşırken Temel’e rastlamış. Herkesin gözü önünde ”Vay Temel…” diye sarılıp kucaklaşmış. Orada ayaküstü sohbet etmişler.
Tüm protokol bu dostluktan şaşkın… Konuk gittikten sonra patron Temel’i çağırıp, Krusçev’i nereden tanıdığını sormuş. Temel “Hiiç” demiş. ”Ben eskiden komünisttim… 1 Mayıs kutlamaları için parti beni Moskova’ya göndermişti. Orada tanışmıştım.”
Olay unutulmuş… Üç beş ay sonra bu kez Amerika başkanı Nixon gelmiş italya’ya. Yine aynı program ve fabrika ziyareti. Tezgahların arasında ‘”Vay Temel,vay Nixon…” muhabbeti.
iyice meraklanan patron ziyaretten sonra Temel’i yine çağırtmış. Soru da cevap da aynı; ”Bir ara Amerika’ya göç etmeye kalkıştım. New York’ta başım polisle belaya girdi. Bu Nixon o zaman çiçeği burnunda bir avukattı. Beni o savunmuştu…”
Olay bu kadarla kalsa iyi. iki ay sonra Fransa başkanı De Gaulle ziyaretinde de aynı manzara yaşanınca Patron Agnelli derin bunalımlara girmiş. Kendisini tanıyan yok. Yanında çalışan Temel’in uluslararası çevresi var.
- De Gaulle’ü nereden tanıyorsun?
- Nazilere karşı Paris’te yeraltı savaşı yapıyorduk… Özel kuryesiydim.
- Sen herkesi tanır mısın?
- Evet, hemen hemen…
Patron iyice hırslanmış.
- Neredeyse Papa da arkadaşım diyeceksin.
Temel gülmüş. “Tabii. Yakın arkadaşımdır.”
Çıldırma noktasına gelen Agnelli haykırmış:
- ispatla… ispatlayamazsan kovarım…
Temel:
- Tamam, bu pazar ayininde Vatikan meydanında olun. Papa balkondan halkı takdis ederken ben yanında olacağım.
Patron Pazar’ı iple çekmiş. Vatikan’da Papayı bekleyen kalabalığın arasına karışıp beklemeye başlamış. Bir süre sonra Papa balkona çıkmış. Yanında Temel… Kalabalığa bakıp, patronunu bulmaya çalışıyor. O sırada bir kargaşa olmuş. Biri bayılmış…
Temel bayılanın kendi patronu olduğunu görünce Papaya “Bana müsaade” deyip meydana koşmuş. Agnelli yerde yatıyor… Bir iki kişi de ayıltmaya çalışıyor.
Temel çevresindekilere, “Bu benim patronumdur; ne oldu?” diye sorunca biri cevap vermiş:
- Siz Papa ile balkona çıktığınızda bunun önünde iki Japon turist vardı. Japonlardan biri senin patronuna dönüp, “Şu sağdaki bizim Temel, ama yanındaki kim?” diye sorunca seninki düşüp bayıldı…
Nasreddin Hoca bir gün Temel'in kapısını çalmış ve bir kazan istemiş. Temel kazanı vermiş ve hoca oradan ayrılmış. Günler geçmesine rağmen kazanı bir türlü geri gelmeyen Temel hocanın evine gitmiş.
"Hoca, nerede bizim kazan. Ver artık şunu"
Hoca içeri gitmiş Temel'in kazanı ve yanında bir tane küçük tencereyle geri gelmiş ve kazanla beraber tencereyi temele uzatmış
Temel:
"Bu tencere ne hoca" demiş
Hoca:
"Senin kazan doğurdu Temel"
Temel kazanı şöyle bir incelemiş ve;
"Tabi doğurur!! A.... koymuşsun kazanın"
bir evde kadın tek başına yaşıyormuş.birgün elektrikler kesilmiş. kadın da *nasıl olsa gelirler* diye bir yere başvurmamış. aradan 2 ay geçmiş ama elektrikler hala gelmemiş.
artık sabrı taşan kadın elektrik arızayı aramış.
- kardeşim,yeter artık bana bir adam gönderin. iki aydır mumla idare ediyorum.
temel amerikaya gelir ucaktan iner passaport olayi filan falan
immigration office alirlar bunu memur sorar :
- what's your name sir?
-temel
-surname?
-kaya
-sex?
temel gayet sakin cevaplar
- 3 times a week
memur sasirir ve olayi toparlamaya calisir...
- sir you understood me wrong..i mean male? or female?
temel yine hic beklemeden cevaplar
- doesn't matter
doktor bir gün 87 yaşındaki hastaya şaka yapıyım demiş;
-teyzeye demiş teyze tahlil sonuçlarına göre hamilesin
teyze demiş;
-valla kızum deden öldü.Bana da çoktandır senden başka erkek eli değmedi.Nasıl temizleyeceksen temizle.
adamın biri bir gün bakkala gitmiş. bana bir ekmek demiş. 100 bin lira vermiş. bakkal da 'iyi de ekmek 200 bin lira' demiş. adam da 'zararı yok ben zaten bisikletle geldim' demiş.
bir fikra da islama leke var...
her neyse bu fıkranın temeli adamın kendi mantığının çağrışımı.
islam bundan sorumlu değildir çünkü temel bilmiyorsunuz, imam nikahı denilen bir şey var.
birgun bir rohanli demis gondorluya sende batilisin bende benim atim var senin yok o da hazir cevap ya hafif bir tebessumle haklisin aq demis sonra barad dura gidip iki tavla atmislar.
Kayserili bir adamın sucuk fabrikası varmış bu adamın bir oğlu varmış adam büyütmüş okutmuş üniversiteye göndermiş neyse çocuk okulu bitirip dönmüş
Adamda artık benden geçti oğlum büyüdü tüm işleri ona devredip rahatıma bakayım demiştir ve bunu oğluna söylemiştir
ben artık emekli olcam fabrikayı sana teslim edicem demiş gel anlatayım sana işleyişi Neyse götürmüş hayvanları göstermiş işte danalar falan kesimhane baharatlandırma derken sucuk çıkıyormuş
Babası demiş ki oğlum kısacası burdan danayı koyuyon ordan sucuk çıkıyo böyle entegrelenmiş
Çocuk diyoki baba şimdi ben burdan sucuk koysam diğer taraftan dana çıkarmı
Babası şöyle bi bakmış oğlunaa demiş ki oğlum öyle bir makine ananda vardı 30 yıl önce bi sucuk koydum senin gibi bi öküz çıktı.
fadime kurban almak için pazarda gezerken temel'e raslar.
temel fadime'ye ne aradığını sorar,fadime kurbanlık alacağını söyleyince temel
- kurbana ne gerek var ben sana kurban olurum
fadime cevap verir
- gerek yok bu sene oküz kesmeyeceğum.