Zaten kırgınım ne olur birde sen yorma
Biraz halimden anla..
Gözlerim dalıyor
Gidiyorsam uzaklara
ilişme sükunuma...
Bir kara gölge
Kaçıyor kendinden çığlık çığlığa
Bir karasuret sürgün kendine gidemez ne yapsa...
Ahh dilsizim hmm densizim
Varım yoğum şahidim
Süpürür yalnızlığım köşe bucak ıssız şehrimde
Okşar soğuk duvarları
Bir kara kuzgun kırgın apollo, yakıştı mı ismine
Sen firari dikilip kendine varacağım yer degil ki aslından öte...
Biraz huzur çok mutsuzum, çok mu zor soluksuzum
Yalnızlıkta bir yerdir gidilmeli ara sıra...
bir ucu ihanetin, bir ucu inanmanın karanlığı ve en başında sevme. sev-me dercesine sunar gölgelerin ardına sığınanların ortalarda görmezsiniz cisimlerini, hayal meyal hatırladığınız bir tek isimleri vardır, bir de gölgeleri hayat izinizde... gölgelerini almak istemezler, cisimlerini alıp gitseler bile.. gölgeleri giderek büyür sizden uzaklaştıkça. onlar gölgeleriyle varolanlar, insan suretine bürünmüş eski hikayeler arasında belki bulabileceğiniz korkaklar! gölgelerini size bırakıp giderler, cünkü o korkaklar gölgeleriyle bile yüzleşmek istemezler... karanlık yüzünü yansıtır kendilerinin cünkü onlar kendilerini siyahların içinde görmek, bilmek, tanımak istemezler... ne zaman kendi gölgesini hatırlatmaya çalışsan, duymazlıktan gelirler... ne güneşin sıcaklığıyla ısınır, ne yağan karın soğuğuyla donarlar, hissizler... onlar aslında 'hiç'ler.
gölge oyunlarına maruz kalmıştınız, onlar sahnedeydiler fakat alkışsız indiler...
karanlığın içinde bırakmaya çalışırlar sizi gölgeleriyle, kendi korkularını size bulaştırmaya çalışırlar oysa sadece karanlık yüzlü insanlar kendi gölgelerini görmekten korkarlar...
tüm antik kültürlerde ve batıl inanç biçimlerinde gölge kötülüğü temsil eder.
ya gölgenizden korkmanız gerekir ya da gölgenizi çalıp, sizi yoketmelerinden.
renksiz renk ile özdeşleşen gölge, tüm kutsal kitaplarda cehenneme işaret eder.
en çarpıcı örneklerinden birine vakı'a suresinde tanık oluruz; kıyamet atmosferinde cezasını çekenler gölgeye bulanmıştır; kara duman ve gölgeye sıkışıp kalmak, günahkar kulların kaçınılmaz sonudur burada:
"içlerine işleyen bir ateş ve sıcak su içinde,
kara dumandan bir gölge altında,
ki ne serinletir, ne de hoştur"
ışığa çıkarsan gölgen karanlık olur orada kimseyi göremezsin. Gece aşkları eşitler her renk eşitlenir. Gölgedeki sır her yanı sarar ve sonuç: aşıklar tutuşur. Şair sevdiğini gölge gibi takip eder ona dokunamaz, ona ulaşamaz, ona dur diyemez gel diyemez ama şair onu hep takip eder durur. Gölgesi ihanet etmez insana ve onu hiç bırakmaz..
Tirstigimdir. kucukken bakip aglarmisim su ara iyiyim cok korkunca telefona odaklanirim ve ya eskiden kalma aliskanlik yorgan altina saklanirim. icimdeki cocugu sevim.
algonquin dolaylarındaki halk, hasta olan bir insanın gölgesinin zedelenmesinden ötürü hasta olduğuna inanırlar. hatta, gölge gelip yeniden bedenine girmeden, yani hastalığı tam düzelmeden yerinden kalkan insanlar azarlanır. gölge bu kültürde, bedenin manevi yardımcısı olarak görülür. şayet hasta, yerinden kıpırdayamayacak kadar halsizse, bunun nedeni öbür benliğin, yani gölgenin ölüm nehri kıyısına kadar gidip, içeri alınmadığından ötürü geri dönmesidir. işte, insanın gölgesi olduğu gibi, çeşitli aletlerinde gölgesi vardır. gölgeye değer verildiğinden, bir baltada örneğin, gölgelerin gittiği âleme insanlarla beraber gidebilmektedir.
bildiklerinden kaçamazsın gölgenden kaçamadığın gibi sürekli izler seni ta ki sen onu karanlıkta saklayana kadar yanındadır aslında göremezsin göremezler ama hep seninledir...