biraz mesafeli olsalar da tolstoy'a usta romancı, büyük yazar diye hürmet duyardı. felsefe okuyan bir rusla bu adamın kitaplarını konuşurken bana "sen bu kitapların çevirilerini okudun...dedi ben de evet ama en tavsiye edilenini en ciddi yayınevinden olanını okudum" dedim. olsun dedi dostoyevskiyi rus olup kendi dilinden okumadığın sürece eksiktir". bu kadarı bize yetti" dedim. Ama ona bakarsan o kültür içinden gelmiyorsan tüm kitaplar biraz eksiktir.
rus edebiyatında genellikle tolstoy ile karşılaştırılan lakin tolstoyun entellektüel ve samimiyetsiz fakir edebiyatına karşı psikolojik ve insani kaygıları alaya alan eserleriyle onu geride bırakmayı bilmiş tarihin en büyük yazarıdır.
nihilist düşüncelere bağlı iken sibirya'ya sürgüne gönderilmiş, oradan döndüğünde siyasal düşünceleri değişmiş, 93 harbi esnasında tuttuğu günlüklerde ayasofya'ya birgün haç dikileceğine inandığı yazmış panslavist.
bir konuyu anlatırken başka konuya sıçrayan yazardır. masanın hangi ağaçtan yapıldığını hatta bir bardağı varlığıyla anlatmakla yetinmeyip desen desen anlatan camcılık tarihine kadar uzanan tasvir biçimiyle dikatimi çeken dünyada kendini kanıtlamış, kumar bağımlısı ve sara hastalığı geçiren, borçlarını kapatmak için çeviri ve kitap yazan ünlü rus yazardır.
Dostoyevski... Ne diyebiliriz ki o'nun hakkında.. Topu Nietzsche'ye atıyorum.
Zira burada yeri gelmişken hemen itiraf etmeliyim ki, benim kendisinden her zaman bir şeyler
öğrendiğim tek psikolog Dostoyevski’dir. Dostoyevski, benim hayatta karşılaştığım en mutlu olaylardan biridir. Benim
için Stendhal’i keşfimden bile çok
daha önemli ve mutlu bir olaydır.
hayatta cahil olmanın daha mutluluk verici olduğunu söyleyen rus yazar. bir de salgın hastalık, kuraklık gibi toplumu etkileyen olayların insanlığa faydasını söyleyerek beni mest etmiş adam gibi adam.
idöl alınası, aşmış bilgisiyle, görgüsüyle zihnen çağından en az 2 asır ilerisinde olan rus yazar. ruslara sempatim varsa bu zattan dolayıdır!
daha ilk satırlarında "dostoyevski" okuduğunuzun farkına varırsınız, yapıtlarındaki dehalık, müşahedeler, analizler, kendi insanını her yönüyle aksetmesi, "dostoyevski'den önce-sonra" diye başlayan tanışmayla okuyucunun ufkunu açması-okuyucunun münevverleşmesi-, özgün üslubuyla ezcümle her şeyiyle "üstat" bir kişilik.
ayrıca napolyon bonapart'tan çok etkilenmiştir. öyle ki, bunu da raskolnikov karakterinin napolyon hakkında görüşleriyle anlayabiliyoruz. şu ana kadar yeraltından notlar, suç ve ceza ve karamazov kardeşler eserlerini okudum, ve diğer eserlerine de bakacağım ilk fırsatta. üstattan daha öğrenecek çok şey var!
o değil de, betimlemelerine hayran kalmamak elde mi? karakterlerindeki ruh hallerini-hissettiklerini bazen yaşayınca bir anda üstat aklıma geliyor ve kendisini okumuş olmanın mutluluğunu yaşıyorum. sahi, hangimiz kısmen de olsa dostoyevski'nin karakterlerinin yaşadığı duyguları yaşamadı? o değil de 19. yy rusya'sının gençleriyle ne çok ortak yönlerimiz varmış, karamoz kardeşlerde bunu özellikle ivan ve alyoşa'nın sohbetinde anlayabiliyoruz.
daha ne yazsam bilemedim, hakkında yazacaklarım sözcükleri de aşar cinsten olmasıyla aslında kendisine duyduğum hayranlığı özetliyor...
rus edebiyetının olduğu kadar dünya edebiyatınında en güçlü kalemlerindendir, suç ve ceza, karamazov kardeşler ve kumarbaz gibi eserleri dünya edebiyatında baş yapıt sayılan eserlerdendir....
yeraltından notlar kitabı ile insan psikolojisini ne kadar iyi analiz edebildiğini göstermiş ve edebiyata noktayı koymuş büyük deha. ondan sonra gelenlerin, en iyilerin bile, onun kadar sarsıcı bir etki yapamaması dehasının ve edebi gücünün ne kadar ulaşılmaz olduğuna bir kanıttır. şu dünyaya iyi ki gelmiş diyebileceğim üç beş insandan biri.
"Anı tatlı da acı da olsa her zaman ıstırap verir insana. Belki başkası öyle değildir, ben duyarım bu ıstırabı. Ama tatlıdır bu ıstırap. Kalp acı çekmeye, ezilmeye, sıkışmaya, kederlenmeye başladığında anılar onu, gündüzün sıcağında kavrulmuş cılız, zavallı bir çiçeği akşam serinliğinde çiy tanelerinin canlandırdığı gibi canlandırır."
Karamazov kardeşler kitabındaki (bkz: buyuk engizisyoncu) bölümü için bile, evet sırf bu bölümü için bile gelmiş geçmiş en büyük yazarlardan biri olma ünvanını hakeden yazar, güzel kişilik.
Tam hatırlamıyorum, bir yazarın bir sözü vardı, aşağı yukarı şöyleydi: 'iyi ki 40 yaşına kadar Dostoyevski okumamışım, yoksa kitap yazamadım.'
Dostoyevski okurken hep bu söz gelir aklıma. Öyle yazma yeteneği ya da isteği olan biri değilim. Ama yazmak isteseydim şayet, Dostoyevski okuduktan sonra en ufak özgüvenim, şevkim, hevesim kalmazdı.
Gelelim büyük engizisyoncu'ya. Bu nasıl bir hayal gücüdür dedirtiyor insana kitabın özellikle bu bölümü.
Hayal gücünü geçtim, bu nasıl bir felsefi görüştür. Bir insan bu kadar ince düşünüp bunu yazıya nasıl dökebilir?
Özellikle bu bölümü okurken Dostoyevski'ye olan saygım kat kat arttı. Çok önemli bir adam, çok önemli bir yazar.
Suç ve ceza'ya, budala'ya girmiyorum bile.
Dostoyevski okumayan adam eksiktir, eksik kalacaktır.
Hazır gelmişken, büyük engizisyoncu'dan bir bölüm paylaşayım:
"başıboş kaldıkça hemen tapınacağı bir tanrı bulmak insanoğlunun en büyük kaygısıdır. Ama önünde dize gelecekleri tanrının değerinin su katılmadık cinsten olmasını da muhakkak isterler, tanrının büyüklüğünü herkes kabul etmiş olmalı... Çünkü bu zavallı yaratıkların tasası yalnız senin benim için tapınacağımız bir tanrı bulmak değil, herkesin ve ille hep birlikte, imanla baş tacı edecekleri birini bulmaktır. işte bu ortaklaşa tapınma ihtiyacı hem tek tek, hem toplu olarak bütün insanların ta ilk yüzyıllardan beri başlıca ıstırap konusu olmuştur.
(...)
Dedim ya sana, zavallı bir yaratık olan insanoğlunun baş derdi, kendilerine doğuştan bağışlanan özgürlükten sıyrılıp bunu bir an önce başkalarına devredebilmektir. Özgürlüklerini, vicdanlarını huzura kavuşturana pekala teslim edebilirler. "
Zeki olduğu için utanan, Kumarbaz olduğu için yazan, yazmak için yaşamış deha olan rus edebiyatçıdır.
1821- ailenin ikinci çocuğu olarak 30 ekim'de moskova'da doğdu.
1831- kendisinden 1 yas buyuk agabeyi mikhail ile moskova'da okula başladılar.
1837- annesi vefat etti ve bunu takiben st petersburga başka bir okula gönderildiler.
1838- st.petersburg askeri mühendislik akademisine kabul edildi.
1839- babasi, köleleri tarafından chermashnya'da olduruldu.
1843- akademiden mezun oldu ve ardından honore de balzac'in eugenie grandet'sini Rusça'ya cevirdi.
1844- ilk eseri insancıklar üzerinde çalışmaya başladı.
1845- vissarion grigorievich belinsky adlı dönemin en ünlü eleştirmenleriyle arkadaşlık etmeye başladılar.
1846- insancıklar yayımlandı. ardından 2 ay sonra da the double ve mr. prokharchin yayimlandi. utopist sosyalist m. v. butashevich-petrashevsky ile tanıştı.
1846- gelecekteki karisi anna grigorievna snitkina dogdu. 30 ekim- petersburg.
1846-7- Çeşitli ateşli hastalıkla geçirdi ki bunlar ileride tanışacağı epilepsi'nin bir habercisi niteliğindedir.
1847-9- beyaz geceler, bir yufka yurekli,polzunkov gibi kisa oykuleri yayinlandi.
1848- the stranger woman, christmas and wedding ve eternal husband'i yazdi.
1849- netochka nezvanova'yi yayimladi ve ardindan politik suclar dolayisiyla idama mahkum edildi. infazindan once affedildi. sibirya'ya surgune yollandi.
1950-54- omsk-guney sibirya'da gecen sürgün yılları...
1853- periyodik sara nöbetlerinin başlangıcı
1854-59- semipalatinsk'de zorunlu askeri serviste cali$ti. ardindan 1857'de dul marya dmitrievna isaeva ile evlendi. 1859'da dogu rusya'da yerleşmek için izin aldılar. amcanın rüyası ve küçük kahramanı yazdı.
1860- Ölüler evinden anılar'in ilk kismi yayimlandi.
1861- abisi mikhail ile zaman dergisini cikarmaya basladilar. zaman dergisinde ezilmiş ve aşagilanmislar yayimlandi.
1862- ölüler evinden anılar'in 2. bolumu yayimlandi. bunu a nasty tale'in yayimlanmasi takip etti. iki eser de zaman dergisinde yayimlandi. birlikte caliştigi apollinaria polina suslova ile fransa, isvicre ve ingiltere gibi avrupa'nin 7 ulkesine ilk defa gitti.
1864- zaman dergisinin halefi olan epoch dergisinde yeraltından notlar'ı yayimladi. ilk karisi marya dmitrievna ve abisi mikhail'i kaybetti.
1865- epochun yayiminin durdurulmasiyla 5 yillik gazetecilik kariyeri sona erdi. bu arada polina suslova evlenme teklifini geri cevirdi.
1866- baş yapitlarindan olan suç ve ceza ve yayincisiyla olan anlaşmasi dolayisiyla cok kisa bir surede yazilan kumarbaz raflardaki yerini aldi.
1867- anna grigorievna snitkina ile evlendi. 4 yilligina avrupanin batisina gittiler. sirasiyla cenova,floransa, viyana, prag, dresden'de bulundular.
1868- budala yayimlandi.
1870- sonunda ebedi koca'yi yayimladi.
1871-72- st petersburg'a dondu ve ardindan başarili siyasi romani cinler'i yayimladi.
1873- the citizen adli haftalik muhafazakar bir dergide bir yazarin gunlugu diye makaleleri yayimlanmaya ba$ladi.
1874- bir kez daha tutuklandi. ama bu kez tutuklanma sebebi politik degil, sansur tuzugune aykirilikti.
1879-80- en guclu eseri karamazov kardeşler'i bitirdi.
1880- haziran'da moskova'da puşkin şenliklerinde puşkin ile ilgili unlu soylevini icra etti.
1881-28 ocak'ta st petersburg'da akciger kanamasi dolayisiyla hayatini kaybetti. 1 şubatta alexander nevsky mezarligina defnedildi.
Dostoyevski üniversite yıllarında, okulu bitirdikten sonraki yaşamında kaldığı evlerin tümü köşebaşındadır ve kiliseye yakın evlerdir.
Delikanlı , Karamozov kardeşler ve budala romanlarını okuduğum ve diğer kitaplarını okumadığım için kendimi şanssız saymama neden olan yazar . içimizde ki bizi ortaya çıkaran adam .