Can verme sakın aşka aşk afeti candır
Aşk afeti can olduğu meşhuru cihandır
Sakın isteme sevdayı gam aşkta her an
Kim istedi sevdayı gamlı aşk ziyandır
Her ebrulu güzel elinde bir hançeri honriz
Her zülfü siyah yanında bir zehirli yılandır
Yahşi görünür yüzleri güzellerin emma
Yahşi nazar ettikte sevdaları yamandır
Aşk içre azap olduğu bilirem kim
Her kimseki aşıktır işi ahü figandır
Yadetme güzel gözlülerin merdümi çeşmin
Merdüm deyip aldanma kim içtikleri kandır
Gel derse Fuzuli ki güzellerde vefa var
Aldanmaki şair sözü elbette yalandır.
Ermişlerin bahçesi isimli muazzam eserin üstadıdır. ilgili metin üzerine uzun uzadıya laf ederek haddimi aşacak değilim ama eserin hemen başlangıcında kaleme aldığı dörtlüğü paylaşmak boynumun borcudur.
iki büyük düşünür ve şair Fuzuli ve Ruhi devrin padişahının sarayında bir davete icabet etmişler. Eften püften şeylerle kopmayacak dostlukların adamı olan bu iki arkadaş, cennetten bir köşevari sarayın muhteşem güzel bahçesinde dolaşırlarken; Şair Ruhi'nin aklına muziplik gelmiş;
Ruhi:
-Ya Fuzuli dostum, şu cennet gibi bahçenin, şu güzel çiçeklerin içinde, şu göz alıcı işlemeli duvarların dibindeki o uyuz iti görüyor musun?
Fuzuli:
-Görüyorum ya Ruhi?
Ruhi:
-işte o it bu sarayda Fuzuli
Atılan taşı tekrar gediğine koymak için bir an düşündükten sonra;
Fuzuli:
-Doğru söylersin ya Ruhi. Sıkacaksın şu itin boğazını çıkacak içinden Ruhi.