barcelona'yı izledikten sonra ortaya çıkan düşüncedir. adamlar o kadar güzel top oynarlar ki, kendi takımınıza baktığınızda içiniz sıkılır. bu durum tıpkı nba maçlarından sonra, herhangi bir başka ligin basketbolunu izlemeye benzer. reçetesi: ispanya liginden uzak durunuz efenim...
futbol için bir şey yapılmamasından kaynaklanan bir sorundur.
eskişehir-antalya maçı falan izleyip "futbol çok sıkıcı yea" demek de garip tabi.
ulan arkadaş, benim nikim der meister ise ben türkiye'deki en dandik profesyonel kulübün 1000 seyirci ortalamasını yakalamasını sağlayacağım. konya torku şekerspor'un "torku arena" deyü 35 bin kişilik stadyumu olacak. adana demirspor ile adanaspor arasında oynanan maçlar boca juniors - river plate derbisinden daha değerli olacaklar.
olacak ulan hepsi. destek istiyorum sizden. destekleyin beni. hatta benden önce yerel takımınızı destekleyin. gidin maça. formasını alın. adam gibi adamları başkan yapın. ondan sonra futbol gelişmiyorsa, sıkıcıysa, gelin bana deyin ki "meister senin ben aq".
son senelerde 3 büyüklerin başarısızlığından dolayı, türkiye de sıkıcı bir hal almıştır. derbiler bile heyecan verememekte. ancak toparlanırlarsa, heyecan geri gelir diye düşünüyorum.
kurallar ve anlayışlar robotlaştıkça kaçınılmaz bir şekilde zevksiz hale gelecek her spor dalı gibi futbolun da endüstriyel yapısıyla sıkıcı hale gelmesidir.
futbolun sıkıcı olması durumu yıllardır mevcuttur. yeni bir durum değil. amerikalıların bu sporu sevmemesinin nedeni zaten düşük skorlu olmasıdır. ( bezbol hariç onların ata sporu ) yıllardır futbolun temel taşının defans olduğu olgusunu görememek zaten futboldan anlamamak demektir. dünyanın hiç bir spor dalında beraberliğe puan verilmez. ya yenersin ya da yenilirsin. ( basketbol hariç zira kaybedilen takıma verilen bir puanı hala anlamış değilim, kazanana 2 puan verildiği düşünülürse ) takım sayısını düşürmek futbol kalitesini arttırmaz zira en iyi örnek iskoçya ligidir 12 takımlı ligde iki takımın dışında varlık göstermek mümkün değildir. futbol tarihi boyunca 3 lü 4 lü hatta 5 li savunmalar denenmiştir. hatta eskiden ofsayt taktiği yokken liberolu sistem mevcuttu en ünlüsü için (bkz: franz beckenbauer)
brezilyalı arkadaşların icadı savunma bekli tandem sistemi ile ( ki bu sistemin icadı gol atmakta sorun yaşamayan ancak 74 dünya kupası sonrası düşüşe geçen takımın savunma zaaflarının kapanması amaçlanmış bunu en iyi uyguluyan teknik direktör olarak (bkz: carlos alberto parreira) ile dünya kupasını kaznamıştır ) kupalara ambargo koymuştur. tabi ki bu sistemi en iyi uygulayan takım doğduğu ülke brezilya değil italya olmuştur. sürekli 1-0 kazandığı maçlar ile 86 dünya şampiyonu olması en büyük örnektir 2006 yı ise nasıl kazandığı bellidir. buffonun sadece bir gol yediği onunda penaltıdan olması her şeyi özetler aslında.
tüm bu örneklerin sebebi futbolun yıllardır ilk hedefinin savunma olduğu gerçeğidir 2004 avrupa şampiyonu yunanistan örneği ile buna son vermek istedim.
koca bir sanayi haline gelen futbolun, takımların bir çoğunun katı defans yapması sonucu, görselliğini git gide kaybetmesidir.bir yandan bastırıp gol atmaya çalışan takım, diğer yandan çamurlaşıp oyunun mına koyan diğer takım.arada bir iki yetenekli oyuncunun yaptığı vuruş yada hareketi görürsen, öp başına koy.bu oyuncular yoğun maç trafiği nedeni ile sakat değillerse tabi.galatasarayda bi ton sakat, beşiktaşta bi ton sakat, fenerde aynı.eee niye 18 takımlı kardeşim lig,düşür 16 takıma, az maç olsun öz maç olsun. istanbul büyük şehir belediyesinin amacı ne la? tamam adamlar güzel futbol oynuyorlarda şampiyon mu? olacaklar. hadi oldu diyelim, olunca kutlamaları olimpiyat stadyumunda 100 kişiyle mi yapacaklar? seyirci yok takim var .kimin için futbol? sözüm bu takıma değil tabiki, adamlar işlerini yapıyorlar, ama kardeşim ligimizde az takım olsun, kaliteli takımlar olsun rekabet artsın. her sene aynı terane düşmemeye çalışan 10 takım,kafaya zorlayan 3 takım ipim ile kuşağım sikim ile taşağım diye gezen 5 takım.